"Davacı-karşı davalı, davalıdan 30.1.2002 tarihinde bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın davalının sonradan vesayet altına alınması sonucu açılan tapu iptal ve tescil davasında satış sözleşmesinin iptali ile tapu iptal ve tescile karar verildiğini, satış bedeli olarak ödenen bedelin ise iade edilmediğini ileri sürerek ödenen bedelin tespiti ile ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı-karşı davacı, yetki itirazında da bulunarak esastan davanın reddini dilemiş, karşı davada, taşınmazın davacı tarafından kullanımından kaynaklı 5.000,00 TL ecrimisil bedelinin tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davalının yerleşim yeri mahkemesi olan Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı ödenen bedelin iadesine ilişkindir. HMK.nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 89. (eski BK.73) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 13. maddesi uyarınca da, kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir. Karşı davada para alacağına ilişkin olduğundan kesin yetki söz konusu değildir. Buna göre eldeki asıl davada, davacı-karşı davalının ikametgahı mahkemesi olan İznik Mahkemeleri'de yetkilidir. Bilahare, davalı-karşı davacı vekili, mahkemece verilen yetkisizlik kararından sonra verdiği 9.5.2018 tarihli dilekçe ile yetki itirazından vazgeçtiğini beyan etmiştir. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir."