Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, dahili davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 18.07.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen peşin sermaye değerli gelir,geçici işi göremezlik ödeneği ve tedavi giderinin 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
506 sayılı yasanın 26. maddesinde " İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (…) Kurumca işverene ödettirilir. (Ek cümle:29/7/20034958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3.üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir." hükmü düzenlenmiştir.
İnceleme konusu davada; 18.07.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle yaralanan sigortalıya ödenen gelir, tedavi gideri ve geçici iş göremezlik ödeneğinin tahsilinin talep edildiği, mahkemece alınan kusur raporunda işveren ... Tur. İşl. Ltd. Şti.'nin %60, teknik müdür ...'nin %20, kazazede sigortalının %20 oranında kusurlu bulunduğu, davacı tarafından ... ve ... Sigorta A.Ş.'nin davaya dahil edilmesinin talep edildiği ve mahkemece 21.07.2015 tarihli celsede davaya dahili davalı olarak kabullerine karar verildiği, mahkemece kusur raporu esas alınarak davalıların sorumluluğu yönünde hüküm kurulduğu, hükmün dahili davalı ... tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Taraflar ve Davaya Katılan Üçüncü Kişiler başlıklı dördüncü bölümünde dava arkadaşlığı, davanını ihbarı ve davaya müdahale ili ilgili maddeler yer almaktadır.
İhtiyari dava arkadaşlığı ile ilgili HMK 57. maddede " (1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması, " hükmü ile 58. maddede " İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder." düzenlemeleri getirilmiştir.
HMK 59 ve 60. maddelerde ise hangi hallerde mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olacağı belirtilmektedir. Bu durumda maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi halinde mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu, mecburi dava arkadaşlığında ancak birlikte dava açılabileceği veya aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği görülmektedir.
Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı var ise, davacı bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Dava, bütün dava arkadaşlarına karşı değilde, bunlardan birine veya birkaçına karşı açılmış ise, bu halde davalı durumundaki kişinin ya da kişilerin, bu davada yalnız başına taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yoktur; davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Ancak bu halde dava sıfat yokluğundan reddedilmez. Mahkemenin, davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmesi için davacıya süre vermesi, davacı bu süre içinde davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına teşmil ederse davaya devam etmesi gerekir. Davacı kendisine verilen kesin süre içinde davasını diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmez ise o zaman dava sıfat yokluğundan reddedilir.
Diğer yandan HMK 61-70 maddeleri arasında davanın ihbarı ve davaya müdahalenin usulü ve şartları yer almakta olup, taraflardan biri davayı kaybettiği taktirde üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Davayı ihbarın usul hukuku bakımından amacı, dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişinin, davaya katılarak davayı ihbar eden tarafa yardım etmesinin sağlanmasıdır. İhbar olunan kişinin H.M.K.'nın 63. maddesine göre ancak davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılma imkanı bulunmaktadır. Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi davada taraf olma sıfatını kazanmaz. İhbar olunan gerçek veya tüzel kişi, derdest bir davada en fazla olarak müdahil sıfatı alabilecek kişidir ve bu nedenle de ihbar olunanın hakkında karar verilemez. Islah ile de taraf değişikliği mümkün değildir.
Davada söz konusu olan, bir veya birkaç dava arkadaşına karşı açılan davanın, diğer dava arkadaşlarına da teşmil edilip edilemeyeceğidir. Mecburi dava arkadaşlığı dışındaki diğer hallerde dava arkadaşlığı ihtiyaridir. Davacı, bu kişilere karşı ihtiyari dava arkadaşı olarak (müteselsil borçlulara) birlikte dava açabileceği gibi yalnız birine veya birkaçına da dava açabilir.
506 sayılı Kanun'un 26. maddesinde, iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunan işveren ve üçüncü kişiler arasında müteselsil sorumluluk ve ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Somut davada; 18.07.2006 tarihinde gerçekleşen iş kazasında işveren ... Turizm İşl.Ltd.Şti. ve teknik müdür ... kusurlu bulunmuş olup, olayda 3. kişi konumunda bulunan ... ile işveren arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zira her ikisi de aynı kaza olayından dolayı kusurlu ve Kuruma karşı sorumludurlar. Bu durumda işveren ve ...'ye birlikte dava açılabileceği gibi her ikisine ayrı ayrı da dava açılabilir. Davacı Kurum tarafından sadece işverene karşı rücuan alacak davası açılmış olduğundan kusurlu olan ihtiyari dava arkadaşı hakkında ek dava açılması ve işbu dava ile birleştirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu nedenle usule aykırı olarak ...'nin daha sonra davaya dahil edilmesi mümkün değildir.
Netice olarak; taraf sıfatı kamu düzenine ilişkin olup usulüne uygun olarak ... hakkında açılmış bir dava olmadığı halde talep üzerine ilgili kişinin davaya "dahili davalı" olarak dahil edilerek hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, dahili davalı ...'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 12.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
10. HD. 12.03.2018 T. E: 1391, K: 2012