İflas erteleme kararı- Asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı-

İİK. mad. 149/b gereğince asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğu ve icra takibi sonuna kadar haklarında birlikte takip yapılması gerektiği- Asıl borçlu hakkında verilen iflas erteleme kararının, ipotek veren üçüncü kişi yönünden de sonuç doğuracağı, icra takibi sadece ipotek veren aleyhinde devam ederek ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemeyeceği-

"....Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstem, ihalenin feshine ilişkindir.

Borçlu vekili; müvekkili şirket ile A. Tur. Tic. ve San. A.Ş. aleyhine Üsküdar 3. İcra Dairesinde (İstanbul Anadolu 14. İcra Dairesinin 2012/10449 Esas) ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde talimat yoluyla Erzurum 3. İcra Dairesinin 2012/107 talimat numaralı dosyasında Erzurum ili, Y. ilçesi, İstasyon Mahallesi 50. Yıl Caddesi 1176 ada 323 parselde bulunan taşınmazın 02.06.2014 tarihli 2. arttırmada ihale edildiğini, müvekkili şirket hakkında İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.10.2013 tarihli ve 2013/320 E., 2013/298 K. sayılı kararı ile iflasın 11.10.2013 gününden itibaren 1 yıl süreyle ertelenmiş olmasına rağmen taşınmaz satışının yapıldığını, iflasın ertelenmesi kararı gereğince müvekkili şirket aleyhine takip yapılamayacağı gibi satış yapılmasının da mümkün olmadığını, dosyada vekâletname olmasına rağmen kıymet takdir raporunun borçlu şirkete usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, taşınmazın son imar durumunda taşınmazın bir bölümünün askeri alan olduğu belirtilmiş olmasına ve Milli Savunma Bakanlığı İnşaat Emlak Müdürlüğünün alakadar olmasına rağmen Milli Savunma Bakanlığına herhangi bir tebligat yapılmadığını, borç miktarı hususunda belirsizlik olduğunu, düzeltme ilanındaki kira şerhiyle ilgili hususun ihaleye katılımı azalttığını ayrıca ilan edilen taşınmazın açık artırma şartnamesi ve tutanağında düzeltme yapılmadığını, taşınmazın değeri itibari ile yurt çapında tirajı en yüksek gazetelerden birinde satış ve düzeltme ilanı yapılması gerekirken bu husus yerine getirilmediğinden ilanın amacına ulaşmadığını, ihaleye alacaklı dışında iştirak gerçekleşmediğini, taşınmazın değerinin kıymet takdirinin yaklaşık üç katı olduğunu, bu hususun Erzurum 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 2008 yılında yaptırılan bedel tespitinde taşınmazın değerinin 48 trilyon lira olmasından anlaşıldığını, alacaklı bankanın kıymet takdirinin düşük yapıldığını bildiği için ihaleye katılımı engellediğini, talimat dosyasındaki tapu kaydının 26.02.2014 tarihli olduğunu, satıştan önce son tapu kaydının celbi ile alakadarlara kıymet takdiri ile satış ilanının tebliği gerektiğini, Erzurum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/591 E. ve 2013/592 E. sayılı dosyalarında ipoteklerin kaldırılması için açılan davalar kesinleşmeden satış yapılamayacağını, ihale anında tellalın üç kez bağırmadığını, satışın icra müdür yardımcısı tarafından yapılmış olmasına rağmen icra müdür yardımcısına yetki verilmediğini, İİK’nın 126. maddesindeki elektronik ortamda teklif verme usulü tatbik edilmediği gibi kira şerhleri hususunda elektronik ortamda herhangi bir düzeltme yapılmayarak iştirak engellendiğini ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı vekili; borçlu şirket hakkında verilen iflasın ertelenmesi kararının satışa hiçbir etkisinin bulunmadığını, İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.10.2013 tarihli ve 2013/320 E., 2013/298 K. sayılı kararının 7. maddesinde, erteleme tedbirlerinden “rehinli alacaklar için başlatılmış ve başlatılacak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yolu hariç olmak üzere .... davacı aleyhine açılmış ve açılacak icra takiplerinin İİK'nın 179/b maddesi uyarınca durdurulmasına” karar verildiğini, yerleşik Yargıtay kararlarına göre iflasın ertelenmesi taleplerinde ancak iflasın ertelenmesini talep eden şirketin malvarlığının korunması için tedbir kararları verilebileceğini, şirkete göre üçüncü kişi konumunda bulunan kefil veya ipotekli taşınmaz maliklerinin hukuki durumunu etkiyecek şekilde tedbire hükmedilmesinin mevcut düzenlemeye aykırı olduğun, borçlu vekilinin aynı konudaki şikâyetinin daha önce de icra müdürlüğünce reddedildiğini ve borçlu şirketin bu işleme karşı şikâyet yoluna başvurmadığını, borçlu şirketin ileri sürdüğü diğer fesih sebeplerinin de yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

Yerel Mahkemece; ihale tutanağında ihalenin başlama ve bitiş saatlerinin gösterildiği, tutanakta tellal tarafından üç kere bağırıldığının belirtildiği yine ihale tutanağının altının tellal, ihale alıcısı ve icra memuru tarafından imza edildiği, ihaleye ilişkin ilanın tirajı yüksek gazetelerin birinde ilan edildiği, yapılan ihalede herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, borçlunun şikâyet dilekçesinde ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürdüğü konuların yerinde olmadığı, yapılan ihalede ihalenin feshini gerektiren bir nedenin bulunmadığı gerekçesiyle ihalenin feshine ilişkin şikâyetin reddi ile ihale bedelinin %10'u oranına para cezasının borçludan tahsiline karar verilmiştir.

Borçlu vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yerel mahkeme kararı onanmış ise de, onama kararına karşı borçlu vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması nedeniyle bu defa Özel Dairece onama kararı kaldırılarak yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamlı icra takibinde asıl borçlu şikâyetçi şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı bulunması hâlinde, İİK'nın 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı olan ve hakkında iflas erteleme kararı bulunmayan borçlunun maliki olduğu ipotekli taşınmazın satışının yapılıp yapılamayacağı, burada varılacak sonuca göre ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncellikle mecburi dava (takip) arkadaşlığının açıklanması gerekmektedir.

Mecburi dava arkadaşlığı birden fazla kimsenin birlikte dava açması veya birden fazla kimseye karşı birlikte dava açılmasının zorunlu olduğu hâllerde söz konusu olan dava arkadaşlığıdır. Maddi hukuk sebeplerinden kaynaklanan dava arkadaşlığı maddi bakımından dava arkadaşlığı, usul hukukuna ilişkin sebeplerden kaynaklanan dava arkadaşlığı ise şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı olarak adlandırılabilir. Münhasıran davalılar bakımından işlerlik kazanan, gerçeğin tüm boyutları ile ortaya çıkarılmasını ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı daha sağlıklı ve daha doğru bir biçimde karara bağlanmasını amaçlayan, kanunun açıkça öngördüğü hâllerde ortaya çıkan dava arkadaşlığı türüne şekli mecburi dava arkadaşlığı denir (Tanrıver, S. Medeni Usul Hukuku, C 1, Ankara 2016, s. 542). Şekli bakımdan dava arkadaşlığına yol açan ihtilaflı bir hukuki ilişkiden kaynaklanan davaların (takiplerin) birden fazla kimseye karşı açılmasının zorunlu olup olmadığını, bu konuda bir kanun hükmü bulunup bulunmadığına göre belirlemek gerekir. Özel kanun hükümleri uyarınca birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılması gereken hallerde dava davalıların hepsi aleyhinde açılmalıdır. Dava arkadaşlarında eksiklik bulunduğunda söz konusu davayı mevcut davalı tek başına yürütemez ve davalı taraftaki eksiklik giderilmeden mevcut davalı hakkında hüküm verilemez. Bu eksiklik dava takip yetkisi eksikliği olup dava usulden reddedilmelidir (Pekcenitez, H. /Özekes, M./Akkan, M. Korkmaz, H.T.: Medeni Usul Hukuku C 1, İstanbul 2017, s. 706-707).

Şikâyet konusu ihale ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibinde gerçekleştirildiğinden Türk Medeni Kanunu (TMK)'nda ve İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nda yer alan uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yasal düzenlemelerin de açıklanması gerekmektedir.

TMK'nın 881. maddesinin 1. fıkrası “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacakla güvence altına alınabilir” hükmünü düzenlemektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasına göre de ipoteğe konu olacak taşınmazın borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez. Taşınmazın maliki başka birinin borcu için taşınmazına ipotek kurdurabilir veya sonradan ipotekli taşınmaz el değiştirmiş olabilir. Bu durumda ipotekli taşınmaz maliki ipoteğin güvence altına aldığı borçtan kişisel malvarlığı ile sorumlu olmayıp sadece ipoteğe konu borcun ödenmemesi hâlinde taşınmazın satılmasına katlanmakla yükümlüdür.

İpotekle teminat altına alınan borcun ödenmemesi hâlinde alacaklı İİK'nın 148. maddesine göre takip talebinde bulunarak ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesini ve satış bedelinden alacağının tahsil edilmesini talep edebilir. İpotekli taşınmazın borçlu dışında üçüncü kişiye ait olması durumunda, ipotek veren üçüncü kişi hakkında icra takibi yapılabilmesi için TMK'nın 887. maddesi uyarınca, alacağın kendisinden istenilmesi, yani muacceliyet ihtarının gönderilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, söz konusu düzenleme gereğince, ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihbar yapılmadıkça, onun yönünden borç muaccel olmaz. TMK'nın 887. maddesindeki düzenlenmenin amacı taşınmaz malikinin borcu ödeyerek taşınmazın satılarak paraya çevrilmesine engel olmasıdır. TMK'nın 884. maddesinde de borçtan sorumlu olmayan malikin hakkı düzenlenmiştir.

İcra ve İflas Kanunu'nun “Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip” başlıklı beşinci babı, taşınır rehninin paraya çevrilmesi (m. 145-147) ile ipoteğin paraya çevrilmesini (m. 148- 150/d) ayrı ayrı düzenlemekte, ipoteğin paraya çevrilmesi bölümünde ise “ilamlı” takip (m. 149- 149/a- m. 150/h) ile “ilamsız” takibi (149/b- 150/a) ayrı ayrı hükümlere tabi tutmaktadır.

İİK'nın 149 ve 149/b maddeleri ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini düzenlemektedir. Bu hükümlere göre asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında şekli mecburi takip arkadaşlığı vardır. Takip talebi dava dilekçesine benzetilir ise davacının (alacaklının) takip talebinde ipotek veren üçüncü kişi ve asıl borçluya karşı birlikte takip yapması ve takibi bu borçlular aleyhine sonuna kadar (satış dahil) birlikte sürdürmesi gerekmektedir. Takip süresince şekli mecburi takip arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda olmadan ödeme veya icra emrine karşı itiraz veya şikâyetlerde bulunabilir, ihalenin feshi davası açabilir. Asıl borçlu ile ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişi arasında bu kişilerin birlikte hareket etmelerini zorunlu kılan bir takip arkadaşlığı yoktur (Budak, A.C.: İpoteğin Paraya Çevrilmesi yoluyla Takip, İstanbul 2008, s. 121). Ancak alacaklı, asıl borçlu hakkında takip yapmadan sadece ipotek veren üçüncü kişi aleyhinde takip yaparsa ipotek veren üçüncü kişi takibin iptali için şikâyet yolu ile icra mahkemesine başvurabilir. İcra mahkemesince şartları var ise 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi uyarınca alacaklıya takip talebinde göstermediği asıl borçluyu takibe dahil etmesi için süre verip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Diğer taraftan krediyi kullanan asıl borçlunun şikâyetinin sonuçlarından ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişi de yararlanır. Zira şikâyet incelemesi sonucunda icra emrinin iptaline karar verilmiş olması hâlinde takibin asıl borçluya karşı yürütülmeksizin sadece geriye kalan ipotekli taşınmaz malikine karşı devam ettirilmesi mümkün değildir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte borçlu ile taşınmaz maliki üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı vardır. Bu hâlde zorunlu takip arkadaşlarından biri için gerçekleşecek sonucun, diğeri için de gerçekleşmesi gerekir (Yücel, M. T.: Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu İle Takibi, İstanbul 2010, s. 352). Örneğin asıl borçlu genel mahkemede açtığı davada satışın durdurulması kararı almış ise buna rağmen ipotek veren üçüncü kişiye karşı satışa devam edilmesi usul ve yasaya aykırı olup ihalenin feshi sebebidir.

Asıl borçlu hakkında verilen iflasın ertelenmesi kararının üçüncü kişiye ait ipotekli taşınmazın satışına engel olup olmadığı yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu olduğundan iflasın ertelenmesi müessesesinin incelenmesi gerekmektedir.

İflasın ertelenmesi şikâyete konu ihale tarihinde yürürlükte bulunan İİK'nın 179 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Şikâyete konu ihale tarihinde uygulanmakta olan İİK'nın 179 ve devamı maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi hükümleri, 7101 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 15.03.2018 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.

İİK'nın 179/b maddesi iflas erteleme kararı ve sonuçlarını düzenlemektedir. Anılan maddenin 1. fıkrası erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılanlar da dahil olmak üzere tüm takiplerin durması, erteleme süresince hiçbir takip yapılmaması gerektiğini düzenlemektedir. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında “Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz ve ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir, ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbiri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır” hükmü düzenlenmiştir. Anılan hüküm ipotekli taşınmazın asıl borçluya veya ipotek veren üçüncü kişiye ait olup olmadığı konusunda bir ayrım yapmadan iflas erteleme kararı sonrasında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplere devam edilebileceğini ancak satış yapılamayacağını öngörmektedir. İflas erteleme kararı gereğince rehinli malın satışı yapılamayacağından, İİK'nın 51. maddesinin 2. fıkrası uyarınca borçlu hakkında icra takip işlemi niteliğindeki satışa hazırlık işlemi yapılamaz.

İflas ertelemenin temel amacının erteleme süresince şirket aktiflerinin korunması, çalıştırılması ve pasiflerin azaltılması olmasından yola çıkılarak ipotek verenin üçüncü kişi olması hâlinde satışın yapılacağı sonucuna varılamaz.

Öte yandan yukarıda açıklandığı üzere ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerde ipotek veren üçüncü kişi ise asıl borçlu ile üçüncü kişi arasında İİK'nın 149 ve 149/b maddesi hükümleri gereğince şekli bakımdan zorunlu takip arkadaşlığı vardır. Bu takip arkadaşlığının tıpkı davada olduğu gibi takibin sonuna kadar sürmesi gereklidir. Zorunlu takip arkadaşlarından birinin takipte gösterilmemesi takibin iptali sebebi olup bu konudaki şikâyet takibin sonuna kadar süresiz olarak yapılabilir. Asıl takip borçlusu hakkında iflas erteleme kararı verildiğinde asıl borçlu için gerçekleşen satışın durması diğer takip arkadaşı için de satışın durması sonucunu doğurur. Örneğin asıl borçlu hakkında iflas erteleme kararı bulunması hâlinde, hakkında iflas erteleme kararı bulunmayan ipotek veren üçüncü kişi yönünden satışa hazırlık işlemlerine devam edilerek, asıl borçluya satış ilanının tebliğ edilmesi mümkün olmamasına rağmen kanunun emredici hükümlerine aykırı davranılarak satışın yapılması ihalenin feshi sebebi oluşturur. Borçluya satış ilanı tebliği borçlunun kendince ilan yapması, daha fazla alıcı bulabilmesi ve böylece taşınmazın gerçek değerine satılarak borcunu ödeyebilmesi bakımından önemli olup bu durum hukuki dinlenme hakkının da bir gereğidir.

Somut olayda alacaklı T.C. Z... Bankası A.Ş. tarafından 28.08.2012 tarihinde borçlular T. Yapı ve Endüstri Tesisleri San. ve Tic. A.Ş. ve A. Turizm Ticaret ve San. A.Ş. aleyhine 15.10.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi, Üsküdar 2. Noterliği'nin 05.06.2012 tarihli ve 12729 yevmiye sayılı ihtarnamesi ve ipotek akit tablosuna dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatıldığı, 15.10.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin müşterisinin T. Yapı ve Endüstri Tesisleri San. ve Tic. A.Ş., müşterek borçlu ve müteselsil kefilin A. Turizm Ticaret ve San. A.Ş. olduğu, icra takibine konu Erzurum ili, Y. ilçesi, İstasyon Mah. 1176 ada 323 parsel sayılı taşınmazın tapu sicilinde A. Turizm Ticaret ve San. A.Ş. adına kayıtlı olduğu, ipotek akit tablolarının incelenmesinde; T.C. Z... Bankası A.Ş. ile A. Turizm Ticaret ve San. A.Ş. mukim T. Yapı ve Endüstri Tesisleri San. ve Tic. A.Ş. arasında doğmuş ve doğacak her türlü borçlarından 10.000.000TL'ye kadar olan kısmı için 06.10.2010 tarihinde 1. derece ipotek ve aynı şartlarla 20.12.2010 tarihinde 2. derece ipotek tesis edildiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine 26.02.2014 tarihinde satış kararı alındığı ve 19.987.301TL muhammen bedelli taşınmazın 02.06.2014 tarihli 2. açık artırmada 10.005.000TL'ye alacağa mahsuben ihale edildiği görülmektedir.

Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/593 E. sayılı dosyasında ise; borçlu T. Yapı ve Endüstri Tesisleri San. ve Tic. A.Ş. tarafından açılan iflasın ertelenmesi davası üzerine anılan mahkemece, 22.06.2012 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararından sonra yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.10.2013 tarihli ve 2013/320 E., 2013/298 K. sayılı kararıyla “1-...Davanın kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 53152/1551 nosunda kayıtlı Davacı T. Yapı ve Endüstri Tesisleri San. Ve Tic. A.Ş. nin iflasının 11/10/2013 gününden itibaren bir yıl süre ile ertelenmesine......... 7-İİK 179/a ve b maddesindeki sınırlamalar dikkate alınmak suretiyle rehinli alacaklar için başlatılmış ve başlatılacak rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip hakkı hariç olmak üzere, İİK.206. maddesine göre, 1. sırada yer alan alacaklılarının takip hakları saklı kalmak kaydı ile 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere davacı aleyhine açılmış ve açılacak icra takiplerinin İİK 179/b maddesi uyarınca durdurulmasına,...” karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nın 149/b maddesi gereğince asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunması ve icra takibi sonuna kadar haklarında birlikte takip yapılması gerektiğinden asıl borçlu hakkında verilen iflas erteleme kararı, ipotek veren üçüncü kişi yönünden de sonuç doğurur. İcra takibi sadece ipotek veren aleyhinde devam ederek ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemez. Yerel mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak asıl borçlunun ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, İİK'nın 179/b-2 maddesindeki düzenlemenin, hakkında iflasın ertelenmesine karar verilen borçlunun malvarlığının korunmasının amaçlandığı, üçüncü kişiler tarafından verilen rehinlerin bu kapsama girmediği, TMK'nın 887. maddesi gereğince taşınmazın malikine ihbar zorunlu olduğundan icra takibinde zorunlu takip arkadaşlığının bulunduğu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde taşınmaz malikinin şahsen sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Şikâyetçi borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/111. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.07.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi...."

HGK. 02.07.2019 T. 12-760/838