Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin komşu olması tek başına tasarrufun iptaline karar verilmesi için yeterli olmadığı-

Borçlu ile davalı üçüncü kişi arasında iş arkadaşlığı, ticari ilişki ya da yakın arkadaşlık olduğu hususunun ispatlanamadığı, aksine dinlenen tanık beyanlarında tarafların yalnızca birbirlerini aynı apartmanda oturdukları için tanıdıkları, aralarında bir samimiyet de bulunmadığı, davalı borçlunun taşınmazını satacağını tüm apartman sakinlerine duyurduğu gibi bu sakinlerden bazıları ile de taşınmaz satışı konusunda pazarlığa giriştiği, bu pazarlıkta istenen miktarların tarafların anlaştıklarını belirttikleri miktara yakın olduğu, nihayetinde davalı üçüncü kişi ile satım akdinin gerçekleştiği, aynı zamanda ödeme belgelerinden, birbirini teyit eden dekontlardan da bedeller arasında fahiş farkın bulunmadığı, satış bedelinin ödendiğinin banka kayıtları ve diğer belgeler ile kanıtlandığı anlaşıldığı, kaldı ki İstanbul gibi büyük bir kentte aynı apartmanda oturan ve aralarında arkadaşlık, yakın komşuluk ilişkisi bulunmayan satıcı ile alıcının birbirlerinin maddi durumunu bilebilecek oranda tanışık olmalarının kendilerinden beklenemeyeceği, tasarrufun sırf bu nedenle de iptal edilemeyeceği, öte yandan davalı alıcının aynı apartmanda kendisine ait dairesinde oturuyor olduğu ve satın aldığı tasarrufa konu taşınmaza taşındıktan sonra ilk oturduğu daireyi kiraya verdiği hususun da belirgin olduğu, davalı satıcının da taşınacağını belirttiği adresteki tadilatların bitmemiş olması sebebiyle kira bedelini ödeyerek bir süre daha oturmaya devam etmek istemesi ve bu nedenle de sattığı evde altı ay kadar oturması da muvazaanın varlığını göstermeyeceği, zira somut olay bakımından davalı satıcının tadilat amacıyla beklediği içinde bedelini de ödeyerek sattığı evde ikamet etmeye devam ettiği ve daha sonra taşındığı tanık beyanlarında da dile getirilmiş olması, makul süre de gözetildiğinde davalı borçlunun satış tasarrufunun amacına aykırı hareket ettiği de ispatlanamadığı-