Korkutma-Tapu iptali ve tescil-Terör örgütüne yardım iddiası-Aşırı yararlanma-Subjektif koşul
Korkutma eyleminin kişinin hayat, sağlık, vücut bütünlüğü, şeref, namus gibi kişilik değerlerine yönelebileceği gibi malvarlığı değerlerine de yöneltilebileceği- Korkutmanın sözleşmenin diğer tarafına ya da yakınlarına yönelik olması gerektiği ve yakın kavramı aile kavramından daha geniş olup önemli olan korkutma eylemine maruz kalan kişi ile olan yakınlık ilişkisi olduğu-Korkutmanın gerçekleşebilmesi için korkutmanın ağır ve yakın bir zarar tehlikesi oluşturması gerektiği ve korkutma ağır bir tehlike oluşturmasına rağmen yakın bir tarihte gerçekleşecek bir zarara ya da zarar tehlikesine yol açacak nitelikte değilse sözleşmenin geçersizliğinden bahsedilmeyeceği- Tehlikenin ciddiliği ise korkutulanın subjektif durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği- Buna göre korkutulanın yaşı, yaşam tarzı, cinsiyeti, kültür düzeyi gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiği ve ayrıca korkutulanın, içinde bulunduğu durum bakımından kendisine veya yakınlarından birine karşı ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı ise korkutma eyleminin gerçekleşmiş sayılacağı-Yine korkutmada kullanılan aracın değerlendirilmesi yönünden de korkutulanın subjektif durumunun esas alınması gerektiği-Korkutmanın hukuka aykırı olması gerektiği ve buna göre karşı tarafa yöneltilen korkutma eyleminin konusunu teşkil eden tehlike niteliği itibarıyla hukuk düzeninin izin vermediği bir kötülük ise hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmiş olduğu- Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılacağı-Korkutmanın ispat yükünün, korkutulan tarafa ait olduğu- Yanılma, aldatma ve korkutma senede bağlanması mümkün olmadığından senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık olduğu, sözleşme resmî senetle yapılmış olsa dahi resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturduğu- Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir” hükmünü taşıdığından korkutma olgusunun tanık dâhil her türlü delille ispatının mümkün olduğu-..isimli şahsın dava konusu taşınmazın devredildiği 13.01.2017 tarihi itibarıyla 74 yaşında olan davacı ...'e karşı terör örgütlerine yardım ettiğinden bahisle ceza evine gireceği, yurt dışına çıkış yasağı koyulacağı gibi kişilik haklarına yönelik korkutma eyleminde bulunduğu, davacının subjektif durumu dikkate alındığında kendisine yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı olduğu, hukuka aykırı olan korkutma eylemi sebebiyle taşınmazını davalıya sattığının anlaşıldığı-Bu itibarla somut olay bakımından üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen korkutma eylemi sebebiyle satış sözleşmesinin gerçekleştiğinin açık olduğu- Her ne kadar direnme kararında taşınmazın taraflar arasındaki pazarlık sonucu 450.000,00 TL'ye satışı konusunda anlaşıldığı, bu nedenle aşırı yararlanmanın objektif koşullarından edimler arasındaki aşırı oransızlık koşulunun gerçekleşmediği belirtilmiş ise de bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere taşınmazın sözleşmenin yapıldığı tarih itibarıyla KDV hariç değerinin 750.000,00 TL (KDV dahil 885.000,00 TL) olduğu, buna göre neredeyse %50'lik bu farkın açık bir oransızlık teşkil ettiği-Davalı ve eşinin kollukta alınan ifadeleri, tanık beyanları ve dosya içeriği ile davacının korkutulması suretiyle içinde bulunduğu zor durum ve yaşı dikkate alındığında aşırı yararlanmanın subjektif koşulunun da gerçekleştiğinin kabul edildiği-
“...C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; korkutma ve aşırı yararlanma iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan eldeki davada, ceza dosyasındaki olgular ile dinlenen tanık beyanlarına göre davacının üçüncü kişinin korkutması ile dava konusu taşınmazı devredip devretmediği ile aşırı yararlanmanın objektif ve subjektif unsurlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır...”