Satıcı Tarafından, Davacı Tüketicinin Yasal Süresinde Ayıp İhbarında Bulunulmadığına Yönelik Bir Savunma İleri Sürülmedikçe Bu Hususun, Mahkemece Re’sen Dikkate Alınıp Değerlendirilemeyeceği-

HMK. mad. 25/1'de “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkimin, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı”nın düzenlendiği- Ayıp ihbarı niteliği itibariyle satın alınan maldaki ayıbın varlığını satıcıya bildirmeye yönelik bir tasavvur açıklaması olduğundan, "bildirim yükümlülüğü"ne uyulmadığını davalı satıcının ileri sürmesi gerektiği- Satıcı tarafından, davacı tüketicinin yasal süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına yönelik bir savunma ileri sürülmedikçe bu hususun, mahkemece re’sen dikkate alınıp değerlendirilemeyeceği- Davacı tarafından satın alınan aracın gizli ayıplı olduğu, davalı tarafından, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına ilişkin bir itirazın da bulunmadığı ve bu durumda ayıp ihbarının -mülga 4077 s. TKHK. mad. 30 yollamasıyla mülga 818 s. BK. mad. 198 uyarınca- süresinde yapıldığının kabulü gerekeceği-

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce 2.Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.10.2012 gün ve 2011/280 E. 2012/586 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 14.05.2013 gün ve 2013/2294 E. 2013/12363 K. sayılı ilamıyla; 

(...Davacı, 27.10.2010 tarihinde davalı firmadan aldığı aracın dış kısmının yıkanması sırasında sağ ve sol ön kapıdan içeri su damlalarının girdiğini, servisin fabrikadan gelen orjinal malzemeyi takmalarına rağmen sorunun devam ettiğini belirterek, ödenen bedelin iadesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir. 

Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle, davaya konu 2011 model Ford marka, Ford Connect, PT2 tipi model gri renkli aracın davalıya iadesi ile 31.152,00 TL araç bedelinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
 
Davacı, davalıdan aldığı aracın gizli ayıplı olduğundan bahisle, bedel iadesi istemiştir. Ancak dosya kapsamı incelendiğinde, davacı tanıklarından Metin Şimşek verdiği ifadesinde, aracın satın alındıktan 1 ay sonra içine su aldığını belirtmiştir. Buna rağmen, davacı tarafından derhal ayıp ihbarında bulunulmadığı, ilk olarak bu şikayetle 12.05.2011 tarihinde servise gelindiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, ayıbın süresinde ihbar edilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI
    
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, satın alınan aracın ayıplı çıkması nedeniyle ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. 

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 31.152 TL araç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur. 

Mahkemece davalının yargılama sırasında, davacının ihbarın süresinde yapıldığı iddiasına karşı delil sunmadığı gibi, davalı tarafından, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına ilişkin bir itirazın da bulunmadığı, bu durumda ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü gerektiği gerekçesiyle önceki kararda direnmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satın alınan aracın ayıplı çıkması nedeniyle ödenen bedelin tahsili için açılan davada, davalı tarafından süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığına ilişkin bir savunmada bulunulmaması halinde, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının mahkemece re’sen gözetilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Öncelikle uyuşmazlıkla ilgili yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır.

Mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun “Ayıplı Mal” başlıklı 4/1. maddesine göre;

“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.”

Ayıp, satıcının, alıcıya herhangi bir şekilde bildirdiği (varlığını vaat ettiği) veya alıcının dürüstlük kuralına göre beklediği vasfın satılanda bulunmaması (ARAL Fahrettin, AYRANCI Hasan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2014, 10.Baskı, Sh. 119), alıcının malda olmasını normal olarak beklediği niteliğin bulunmamasıdır. (KAHVECİ, Nalan; Taşınır Satımında Ayıplı Mal Nedeniyle Tüketicinin Sözleşmeden Dönmesi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, 1.Baskı, Sh.9)

Ayıp; maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. 

Maddi ayıp, malın, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması, ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımaması, satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olmasıdır.

Hukuki ayıp, satılan üzerinde, alıcının ondan yararlanmasını veya onun üzerinde tasarruf etmesini engelleyen (ARAL Fahrettin, AYRANCI Hasan, Sh. 121), malın değerini veya ondan beklenen faydayı etkileyen kamu hukukundan doğan sınırların bulunmasıdır (KAHVECİ, Nalan, Sh.11). 

Ekonomik ayıp ise; alıcının maldan beklediği yararlanma ve kullanma olanağını azaltan ve ekonomik değerini düşüren ayıplardır (ZEVKLİLER Aydın, AYDOĞDU Murat; Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara, 2004, Sh.356).
 
Kanunda ayıpla ilgili olarak yapılan bir diğer ayrım da açık ayıp-gizli ayıp ayrımıdır. Ayıbın açık ya da gizli olmasının sonucu olarak tüketicinin, ayıbı satıcıya bildirme süresi ve malın ayıplı olmasından dolayı sahip olduğu hakları kullanmasına ilişkin zamanaşımı bakımından farklılık arzetmektedir.

Açık ayıp, satın alınan malda teslim aldıktan sonra herhangi bir uzmanın yardımına gerek olmaksızın yapılacak basit bir muayene ile tespit edilebilen ayıplardır.

Gizli ayıplar ise teslim alındıktan hemen sonra yapılacak bir muayene ile tespit edilemeyen ve malın kullanılması ile ortaya çıkan ayıplardır. 

Mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Ayıplı Mal” başlıklı 4/2.maddesine göre;

“Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.” 
Sözkonusu maddenin gerekçesinde, malın açık ayıplı olduğunun anlaşılması halinde, tüketicinin otuz gün içerisinde tüketicinin ayıbı satıcıya herhangi bir bildirim vasıtasıyla bildirmesi yeterli görülmüş, malın kullanımı esnasında ortaya çıkan ayıplarda ise, ayıba karşı sorumluluk süresinin iki yıl olduğu belirtilmiş, ancak, gizli ayıplarla ilgili olarak herhangi bir bildirimden bahsedilmemiştir. 

Mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, Mülga 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun bu konudaki 198. maddesi uygulanacaktır. Buna göre; satılan maldaki ayıp açık ayıp niteliğinde ise, 4077 sayılı Kanunun 4.maddesi uyarınca malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde; gizli ayıp niteliğinde ise, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 198.maddesi uyarınca dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması gerekmektedir. Derhal ihbardan kastedilenin de makul süre olduğunda duraksama bulunmamalıdır. 

Somut olayda; davacı tüketicinin, 27.10.2010 tarihinde davalı şirketten 31.152 TL bedelle Ford Connect marka 2011 model araç satın aldığı, aracı satın aldıktan kısa bir süre sonra aracın yıkanması sırasında aracın, cam kenarlarından ve bagajdan içeriye su aldığının tespit edildiği, tanık beyanlarına göre, bu ayıbın araç satın alındıktan yaklaşık bir ay sonra tespit edildiği, yetkili servis tarafından düzenlenen hasar tespit raporuna göre de, bu şikayetlerle ilgili olarak 12.05.2011 ve 12.09.2011 tarihlerinde yetkili servise başvurduğu, davacının servise ilk başvurduğunda orijinal malzeme takılmasına rağmen sorunun devam ettiği, ondan sonra defalarca servise gitmesine rağmen sorunun çözülmediği, üretici firmanın da sorununa çözüm bulmadığı iddiasıyla dava açtığı hususu sabittir. Yine, davacı tarafından yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmamasına rağmen, davalı cevap dilekçesinde ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına ilişkin bir savunmada bulunmadığı gibi yargılama ve temyiz aşamasında da davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına ilişkin bir savunmada bulunmamıştır. 

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında ayıbın varlığı, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu ve yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 
Uyuşmazlık, davalı tarafından ayıp ihbarının yasada belirtilen sürede yapılmadığına ilişkin bir savunmada bulunulmaması halinde, ayıbın yasal süresi içinde yapılıp yapılmadığı hususunun mahkemece re’sen gözetilip gözetilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 

6100 sayılı HMK’nın 25/1.maddesine göre, “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.” Ayıp ihbarı niteliği itibariyle satın alınan maldaki ayıbın varlığını satıcıya bildirmeye yönelik bir tasavvur açıklaması olduğundan, bildirim yükümlülüğüne uyulmadığını davalı satıcı ileri sürmelidir. Satıcı tarafından, davacı tüketicinin yasal süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına yönelik bir savunma ileri sürülmedikçe bu husus, mahkemece re’sen dikkate alınıp değerlendirilemez. 

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, 4077 sayılı TKHK’nun 4/2.maddesinde belirtilen 30 günlük ayıp ihbarında bulunma süresinin hak düşürücü süre olduğu, bu nedenle de süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususunun mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, davacı tarafından yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek davacı tarafından satın alınan aracın gizli ayıplı olduğu, davalı tarafından, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına ilişkin bir itirazın da bulunmadığı, bu durumda ayıp ihbarının Mülga 4077 sayılı TKHK’nun 30.maddesi yollamasıyla Mülga 818 sayılı BK 198. maddesine göre süresinde yapıldığının kabulü ile ödenen bedelin davalıdan tahsiline ilişkin olarak yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekir.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA ve aşağıdaki dökümü yazılı (1.665,40 TL) bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 04.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi. 

HGK. 04.05.2016 T. E: 2014/13-1125, K: 587