Davacı vekili, dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını ve davalı lehine 250 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının çalışmaya başladığını, yeterli ve düzenli gelirinin olduğunu, yoksulluk nafakasını gerektiren şartların ortadan kalktığını, davalının ailesinin yanında kaldığını, kendisinin 28.02.2014 tarihinde işten çıkışının verildiğini bugüne kadar işsiz olduğunu, geçimini gündelik işlerle sağladığını, nafakayı düzenli ödeyemediğini ileri sürerek; hükmedilen nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; tarafların boşandıklarını ve müşterek çocuğun velayet hakkının davalı anneye verildiğini, davalının asgari ücret ile çalışmakta olduğunu, davacının müşterek çocuğun masraflarına hüküm altına alınan iştirak nafakası dışında hiç bir katkı sağlamadığını, müşterek çocuğun alerjik rinit rahatsızlığının olduğunu tedavi masraflarının yalnızca davalı anne tarafından karşılandığını, her ne kadar babasıyla da kalsa evin giderlerine katıldığını, davalının halen yoksul olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. 5 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; taraflar 04.12.2012 tarih, 2011/1620 E., 2012/1792 K. sayılı boşanma ilamı ile davalı lehine aylık 250 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Boşanmadan sonra davalı kadının, asgari ücretle işe girdiği davalı kabulü ile sabittir.
Tam metni için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.