"...Davacı vekili, müvekkilinin "www.h..com" alan adlı internet sitesinin sahibi olduğunu, davalılardan Hasan S.'ın müvekkili şirkette 04/02/2013-11/04/2014 tarihleri arasında kategori yönetici yardımcısı olarak aylık 3.150,00 TL net ücretle çalışıp istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, bu davalıyla imzalanan iş sözleşmesi gereğince iş akdinin sona ermesine müteakip müvekkil ile rekabet edemeyeceği aksi halde son ücretinin 10 katı tutarında cezai şart ödeyeceğinin düzenlendiğini, ayrıca gizlilik sözleşmesi imzaladığını, buna rağmen davalının rekabet yasağı hükmüne aykırı olarak diğer davalı şirkette çalışmaya başladığını, iş sözleşmesi uyarınca fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla kararlaştırılan cezai şartın şimdilik 5.000,00 TL’sinin davalılardan ticari faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, iş sözleşmesinin 9/e fıkrası uyarınca son aylık bürüt ücretinin 10 katı tutarı cezai şartın ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının dava dilekçesinde adı geçen davalının en son 3.150,00 TL net ücretle çalıştığının ifade edildiği, davacının cezai şart bedelinin tamamını belirleyip talep etme imkanının bulunduğu, kısmı dava veya belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararın olmadığı, hukuki yararın dava şartı olduğu ve re'sen gözetileceği, somut olayda hukuki yararın dava açıldığı anda var olmadığından sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksikliğin giderilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafından bu yönde talebin olmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Ancak, karardan sonra 11.04.2015 tarihinde 29323 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Kanun ile 6100 sayılı HMK'nın 109'uncu maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklik sonucunda, bölünebilir alacaklar yönünden, dava hakkının kötüye kullanılması yasağı dışında, kısmi dava açılabilmesinin yolu açılmış olmaktadır. Bu itibarla mahkemece, derhal yürürlüğe girecek olan bu usul kanunu değişikliği tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi için yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir...."
11.HD.'nin 30.05.2018 T. E: 2016/12328, K: 4099 s. kararını görüntülemek için tıklayın.