Bilindiği üzere, TTK m. 644/1-a gereğince yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen 553. Maddenin Limited Şirketler bakımından da uygulanır. Dolayısıyla TTK m. 553 gereğince müdürler, kusurlarıyla şirkete vermiş oldukları zarardan sorumlu olacaklardır. TTK m. 555 gereğince şirket, uğramış olduğu zararın tazminini isteyebilecektir. Doktrindeki hakim görüş, şirketin uğramış olduğu zararın her zaman doğrudan zarar olarak kabul edileceği şeklindedir. Ancak tartışmalı olan konu, limited şirketin müdürler aleyhine açacağı sorumluluk davalarında ortaklar kurulu kararı aranıp aranmayacağı hususunda toplanmaktadır. Bu konuda doktrinde fikir birliği yoktur. Bu tartışmanın temelinde yatan sebep, 6762 sayılı (mülga) TTK’da açıkça “ limited şirket müdürlerine karşı şirket adına sorumluluk davası açılabilmesi için ortaklar kurulunun bu yönde bir karar alması” şeklinde bir düzenleme mevcuttu.[1] Nitekim o dönemde de Yargıtay bu yönde bir karar alınması gerektiğini arıyordu.[2] 6102 sayılı TTK’da ise bu hüküm kaldırılmıştır. Fakat halen TTK m.618/3-c’de yer alan” sorumluluk davası açılması hakkında karar verilmesine ilişkin genel kurul kararlarında oy hakkında imtiyazın etkisizleşeceği” düzenlemesi varlığını koruduğundan dolayı, kanunkoyucunun bu fıkrayı kanunda bırakmasının bilinçli bir tercih olup olmadığı sorusu, doktrindeki yazarların zıt görüşlere yönelmesine sebep olmuştur. Aynı tartışma, anonim şirketler bakımından da söz konusudur.
Müdürler aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için, öncelikle genel kurulun bu yönde bir karar alması gerektiği- görüşünü savunanların bu konudaki gerekçeleri özetle TTK m.479/3-c ( limited şirketlerde 618/3-c) hükmü gereğince, genel kurulda oy hakkında imtiyazın müdürlere karşı açılacak sorumluluk davalarında etkisizleşeceği düzenlemesinin mevcudiyetini koruduğu, dolayısıyla mülga TTK m.341 dönemindeki gibi sorumluluk davalarında ortaklar kurulu kararı alınmasının gerektiğini savunmaktadırlar. Ayrıca TTK m.408/2-d düzenlemesinin bir sonucu olarak yönetim faaliyetlerinin sonucunu genel kurul takdir edeceğinden, sorumluluk davasının açılıp açılamayacağına da genel kurul karar verecektir.
Müdürler aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararının aranmayacağı- görüşünü savunanlar ise öncelikle mülga TTK. m.553 hükmünün kaldırıldığı, kanunkoyucunun iradesinin şayet ortaklar kurulu kararının sorumluluk davalarında dava şartı olarak aransaydı ,kanunkoyucunun bu hükmü kaldırmayacağını ileri sürmektedirler. Ayrıca TTK m.625’de açıkça “ Müdürlerin kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkili olduğu-“ şeklinde bir düzenleme olduğu, ancak hem TTK m.616’da düzenlenen genel kurulun devredilemez ve vazgeçilemez görevleri arasında, hem de diğer hükümlerde genel kurula şirket adına sorumluluk davası açma yetkisine yer verilmediğini ifade etmektedirler. Bununla birlikte TTK m.618/3-c’de yer alan düzenlemenin gerekçesinin “Şirket yönetiminde hakimiyet kurulmasını engelleme amacı” olduğu, karışıklığa sebep veren “c” bendinin eski kanun döneminden kaldığı, kanumkoyucu tarafından unutulduğu, unutulmamış olsa dahi TTK m.625 düzenlemesi gereğince genel kurulun “açıkça” yetkilendirildiği konularda görevli olduğu ve bu düzenlemeden yola çıkılarak genel kurula “dolaylı” bir şekilde yetki verilemeyeceği yönündedir.
Yargıtay ise, mülga kanun döneminde vermiş olduğu kararlardan sapmamış, yeni TTK döneminde de sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararının bulunması gerektiği şeklinde kararlar vermiştir. Gerçekten Yargıtay 11. HD 29.11.2018 T., E:2016/14101, K:7479 sayılı kararında “sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup bu husus dava şartı olduğu- Dava konusu olayda sorumluluk davası açılması için alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından dava açma koşulu oluşmamış ise de bu hususun yargılama sırasında tamamlanabileceği- Bu durumda mahkemece genel kurul tarafından bu yönde bir karar alınması için davacı tarafa mehil ve gerektiğinde kesin mehil verildikten sonra sonucuna göre bir hüküm tesisi gerektiği-“ şeklinde karar vererek, şirket müdürleri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı verilirse davanın reddedilmemesi gerektiği, fakat dava şartının tamamlanabilmesi için davacıya süre verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay 11. HD 12.07.2017 T. E:2016/8829 K:4095 sayılı kararında “Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK'nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK'nın 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olduğu - Anılan yönteme uyulmamasının davanın hemen reddi sonucunu doğurmaması gerektiği - Somut olayda davalı yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir genel kurul kararının olup olmadığı – Genel kurulun bu yönde aldığı kararın dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği Mahkemece, genel kurulda davalı hakkında dava açılması yönünde alınmış bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa HMK'nın 54. maddesi uyarınca uygun süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- şeklinde karar vermiştir.
Hukuk Genel Kurulu ise 08.06.2021 T. E:2017/30, K:718 sayılı kararında. şirket adına “Yöneticiler aleyhine açılacak dava öncesinde, ortaklar kurulunun (genel kurul) bu yönde verecekleri kararın mevcudiyeti, bu tür davaların açılması öncesinde ön koşul olarak arandığı - Ancak davanın açılması sırasında bu yönde bir ortaklar kurulu kararının bulunmaması durumunda mahkemece, davanın ön koşul yokluğundan reddi yerine bu hususta süre verilerek anılan eksikliğin ikmali hâlinde davaya devam edilebileceği - Limited şirket yöneticileri aleyhine sorumluluk davasının açılabilmesi için gereken ön koşul gerçekleştikten sonra yöneticilerin sorumluluğunu gerektiren diğer koşulların var olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği-“ şeklinde vermiş olduğu kararla hem bu yönde istikrarlı bir içtihat oluşturmuş,[3] hem de yakın tarihli kararlarda da Yargıtay’ın eski TTK dönemindeki yaklaşımını sürdürmüş olduğuna işaret etmiştir.
Dolayısıyla konu her ne kadar doktrinde tartışmalı olsa da, Yargıtay oluşturduğu içtihadıyla bu konuda hukuki öngörülebirlik ve belirliliği sağlamıştır.
( Stj. Av. Eray Dağdelen)
[1] 6772 Sayılı mülga TTK m.341’de “ Umumi heyet; idare meclisi azaları aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket, bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur.” şeklindeki düzenlemeyle limited şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarında açıkça ortaklar kurulu kararı arandığı düzenlenmişti.
[2] Yargıtay 11. HD. 17.12.1996 T. E:8308,K:8882 sayılı kararında “Yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için, genel kurulun bu konuda karar vermesi ve davanın da denetçiler tarafından açılması gerektiği -Usule ilişkin olan bu hususun, mahkemece kendiliğinden gözetileceği,davacı tarafa bu hususun ikmali için mehil verilmesi,,bu eksiklik tamamlandıktan sonra davaya devam olunarak, uyuşmazlığın esasına girişilmesi gerektiği- “şeklinde bir karar vermiştir.
[3] Benzer yönde Bknz: 11. HD. 08.03.2021 T. E:2020/1944, K:718 – 11. HD. 07.10.2020 T. E:2019/881, K:3917 – 11. HD. 18.02.2016 T. E:2015/3689, K:1732 – 11. HD. 23.05.2019 T. E:1934, K:4094