Yurt dışındaki temsilciliğin aktif dava ehliyeti-

Davalının, merkezi İspanya'da bulunan bir banka olan şirket hakkında kendisine borçlu olduğundan bahisle icra takibi başlatıldığı, söz konusu takipte borçlu İspanyol şirket olarak gösterilmekle birlikte adres olarak Türkiye'deki temsilciliğin adresinin gösterildiği, temsilciliğin başındaki yetkili eldeki davayı açarak takip konusu borçla ilgilerinin bulunmadığını, hukuki ilişkinin asıl şirketle olduğunu, borç ilişkisinin tarafı olmadığını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunduğu, yargılama içerisinde icra tehdidi altında ödeme yapıldığını belirterek ödenen bedelin istirdadını istediği, mahkemenin bu şekilde açılan bir davada temsilciliğin aktif dava ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle davayı reddettiği, Özel Daire davacının şirketi temsil yetkisi bulunmadığı sabit ise de bu dava şartı eksikliğinin şirketten alınacak bir vekâletname ile tamamlanabileceği gerekçesiyle bozma kararı tesis ettiği, bu hâliyle Özel Daire ve Mahkeme arasındaki anlaşmazlık yabancı bankanın Türkiye'deki temsilciliğinin eldeki davayı açıp açamayacağı noktasında düğümlendiği, söz konusu temsilciğin tek başına dava ehliyeti yahut şirketi temsile ilişkin genel hükümler anlamında kanuni temsil yetkisi bulunmuyor ise de TTK'nin istisnai bu duruma özgü olarak düzenlenen 103/1-b maddesi gereği yabancı tacir ile Türkiye'de faaliyet gösteren kişi arasındaki ilişki ne olursa olsun acente statüsünde sayılacağından bu maddenin sağladığı imkân dâhilinde yabancı şirketi temsilen dava açabileceği- "TTK'nin 103 ve 105. maddelerinin somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, istisnai yetkinin 103. maddenin ilk cümlesinde açıkça öngörüldüğü üzere ancak başka bir kanunda buna engel bir hükmün var olmaması hâlinde söz konusu olabileceği, oysa somut olayda davacının BDDK izni ile faaliyet gösteren ve ilgili Yönetmelik ve Tebliğ gereği herhangi bir hukuki iş ve işlem içerisine girmesinin yasak olduğu, üstelik davanın şirket adına ve namına dile getirilmiş bir borçsuzluk yahut usulsüzlük iddiası üzerinden açılmadığı, tam aksine bizatihi temsilciliğin hukuken hiçbir işlemin tarafı ve muhatabı olamayacağı iddiasına dayanıldığı, şirketten ayrı bir hukuki varlığı olmayan irtibat bürosunun bu şekilde bir dava açamayacağı, davanın ancak ve ancak temsilciliğin başındaki gerçek kişinin icra takibinden çekinip bizzat kendi malvarlığından ödeme yapması hâlinde dinlenebilir olacağı, tam tersine ödemenin şirket tarafından yapıldığının belirtildiği gözetildiğinde dava ehliyeti ve temsilci sıfatı bulunmayan irtibat bürosunun kendi nam ve hesabına dava açması mümkün olmadığından mahkemenin tamamlanabilir bir dava şartı eksikliğinin söz konusu olmadığı yönündeki gerekçesinin haklı ve yerinde olduğu" görüşü dile getirilmiş ise de bu görüşlerin Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

"... Davacı vekili; müvekkilinin ... S.A. isimli İspanya Bankasının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) izni ile Türkiye'de faaliyet gösteren temsilcisi olduğunu, davalının Samsun 9. İcra Müdürlüğünün 2017/17488 sayılı dosyasında başlattığı genel haciz yoluyla icra takibinde borçlu olarak ...yı göstermesine rağmen müvekkiline ait adresin verildiğini, oysa takip konusu borcun müvekkiliyle ilgisinin bulunmadığını, davalının alacaklı olduğunu iddia ettiği borcun bankanın İspanya şubesi ile aralarındaki hukuki ilişkiden kaynaklandığını, bu durumun elektronik posta yoluyla davalıya bildirildiğini, ne var ki süresinde takibe itiraz edilmediğinden bahisle takibin kesinleştiğini ve icra tehdidiyle ödeme baskısı altında kaldıklarını, bu sebeple müvekkilinin haklarının korunması açısından menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının olduğunu, bunun dışında takibin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, takibe dayanak belge aslı yahut onaylı sureti eklenmesinin zorunlu olduğunu, buna rağmen takibe dayanak gösterilen 04.06.2015 tarihli ödeme teyidinin ödeme emri ekinde gönderilmediğini ileri sürerek söz konusu takip yönünden müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyetle takip başlatarak mağduriyetlerine neden olması nedeniyle %20'den aşağı olmamak üzere alacaklı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir..."

Devamı için tıklayınız…