I- Tapu iptal tescil davası açılması ve menfi tespit davasında temsil edilmesi amacıyla avukata vekalet veren asilin "tüketici" konumunda olduğu- Sulh sonrası haksız olarak azledildiklerini ileri süren avukatın vekalet ücretine ilişkin açtığı davanın "tüketici mahkemesinde" görülmesi gerektiği-...Davacılar, davalı Mehmet tarafından verilen vekaletname uyarınca karşı yanı diğer davalı olan bir kısım dosyaları takip ettiklerini ancak davalıların sulh olması nedeni ile haksız olarak azledildiklerini ileri sürerek hakettikleri vekalet ücretlerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100,00 TL’sinin faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı kanaati le dava şartı yokluğundan danın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi;mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Görevsiz konusu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi bile mahkemece re'sen nazara alınması zorunludur.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda davalı Mehmet, inaçlı işleme dayalı tapu iptal tescil davası açılması ve aleyhine açılan menfi tespit davasında temsil edilmesi için davacı avukatlara vekaletname vermiştir. Davalılar bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğundan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir. İş bu davanın da 6502 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. O halde, uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Bu durumda mahkemece, tüketici mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması gerekirken, genel mahkeme sıfatıyla karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....
13. HD. 25.10.2017 T. E: 2015/39842, K: 10215 (Ayrntılı görüntülemek için tıklayın.)
II- Davacı-avukat, davalıya ait taşınmaz üzerine yapılan yapı nedeniyle işyeri sahibi tarafından yapı değerinin daha yüksek olduğundan bahisle tapu iptal ve tescil davası açmış olup, davacı tarafından davalının vekilliğini yürüttüğü dava, "işyeri nitelikli taşınmaz davası" olduğundan, davalının 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımadığı ve bu durumda davacı avukatın üstlendiği tapu iptali tescil davası nedeniyle ödenmeyen vekalet ücretine ilişkin uyuşmazlığın çözümünde "tüketici mahkemesi"nin değil, "genel mahkemelerin" görevli olduğu-...Davacı, davalının aleyhine açılan... Asliye Hukuk Mahkemisi’nin 2007/340 E.-2014/139 K. sayılı dosyasında görülen tazminat davasında vekilliğini üstlendiğini ve davayı sonuna kadar takip ettiğini, mahkemece açılan davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davalıdan vekalet ücretinin ödenmesi istenmesine rağmen cevap bile verilmediğini, aralarında avukatlık ücret sözleşmesi bulunmadığını belirterek tarifeye göre heseplanmış bulunan 113.690,00 TL tutarındaki avukatlık ücretinin 10/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davalı davaya katılmamıştır.
Mahkemece, Tüketici Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat, davalının vekilliğini üstlendiği dava nedeniyle ödenmeyen vekalet ücretinin tazminini istemektedir. İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemisi’nin 2007/340 E.-2014/139 K. sayılı ilamında; davalıya ait taşınmaz üzerine yapılan yapı nedeniye işyeri sahibi tarafından yapı değerinin daha yüksek olduğundan bahisle tapu iptal ve tescil davası açtığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından davalının vekilliğini yürüttüğü dava işyeri nitekli taşınmaz davası olduğundan, davalı 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık,Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Hal böyle olunca, mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
13. HD. 20.10.2017 T. E: 6965, K: 9930 (Ayrntılı görüntülemek için tıklayın.)