"...Alacaklı tarafından, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine başlandığı, şikayetçi ile isim benzerliği olan L.T. adına çıkarılan ödeme emrinin 17.02.2014'te tebliğ edildiği, takibin kesinleştiğinden bahisle kendisine ödeme emri çıkarılmayan şikayetçinin K. ... A.Ş.'de bulunan hisselerine 03.3.2014 tarihinde haciz konulduğu, alacaklıca icra müdürlüğüne yapılan başvuru ile ödeme emri tebliğ edilen kişinin TC numarası ile asıl borçlu olan şikayetçinin TC numarasının farklı olduğu bildirilerek doğru olan TC numarasının dosyaya kaydının talep edildiği ve müdürlüğün 14.01.2016 tarihli kararı ile şikayetçinin TC numarası ile dosyaya borçlu olarak kaydedildiği, şikayetçi vekilinin 11.02.2016'da takip dosyasından fotokopi almasını müteakiben şikayetçinin talebi üzerine müdürlükçe takibe muttali olunan tarihten önce konulan hacizlerin fekkine karar verildiği, alacaklının talebi ile şikayetçinin artık takipten haberdar olduğundan bahisle müdürlüğün 19.02.2016 tarihli kararıyla borçlunun 3. kişi şirketteki hisselerine yeniden haciz konulduğu, şikayetçinin icra müdürlüğüne başvurarak kendisine ödeme emri tebliğ edilmediğinden haczin kaldırılmasını istediği ancak müdürlüğün 29.3.2016 tarihli kararı ile talebin reddedildiği, şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunda; ödeme emri tebliğ edilmeksizin dosyadan alınan fotokopi ile borçlu konumuna getirilemeyeceğini ileri sürerek hakkında uygulanan hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece, şikayetçinin dosyadan fotokopi alarak takipten haberdar olduğu ve bundan sonra yeniden ödeme emri tebliğine gerek bulunmadığı, borçluca iptali istenen haciz işleminden 18.3.2016 haberdar olunduğundan şikayetin sürede de olmadığı gerekçeleriyle reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi tarafından temyizi üzerine Dairemizce onandığı, şikayetçinin karar düzeltme talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Borçlu, borca itirazını, İİK'nun 168/1. maddesinin 5. bendi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş günlük sürede icra mahkemesine yapınası gerekir. Anılan madde uyarınca itiraz süresi takibin öğrenildiği tarihten değil ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar. Ancak borçluya usulsüz de olsa bir tebligat yapılmış ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nur 32. maddesi uyarınca öğrenir e tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, böyle bir durumda itiraz süresi öğrenme tarihinden başlayacaktır. Her hangi bir tebligat yapılmamış veya tebligat çıkarılmasına rağmen tebliğ edilemeden iade edilmiş olması halinde ise söz konusu madde hükmü uygulanmaz.
Öte yandan haciz safhasına geçilebilmesi için borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmesi zorunludur. Takibin kesinleşebilmesi için ise; borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmesi ve yasal itiraz süresinin geçmesi ya da süreden feragat edilmesi zorunludur. Somut olayda; icra dosyasından çıkarılan ödeme emrinin takip borçlusu olmayıp borçtu ile isim benzerliği olan kişiye çıkarıldığı, şikayetçiye ise ödeme emrinin hiç tebliğ edilmediği ihtilafsız olup, öğrenme ile itiraz süresinin başlayabilmesi için borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin bulunması gerekir. Böyle bir durumda Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, itiraz süresi de bu tarihten başlayacaktır. Ancak şikayet konusu takipte, şikayetçi borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinin uygulanma imkanı yoktur. Bu durumda, borçluya ödeme emri tebliğ edilmediğine ve itiraz süresi işlemeye başlamadığına göre, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi takip kesinleşmeden konulan hacizlere ilişkin şikayetin de İİK'nun 16/2. maddesi kapsamında süresiz şikayete tabi olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, şikayetçi L.T.'na tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığına göre, hakkındaki takibin kesinleştirilmesi ve haciz safhasına geçilmesi şeklindeki müdürlük işlemi yasaya aykırı olduğundan mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen bu nedenle bozulması yerine, Dairemizce onandığı anlaşılmakla şikayetçinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir..."