"...Davacı vekili, müvekkili tarafından davalılar aleyhine KOSGEB telafi kredisi ve genel ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine Ankara 26. İcra Müdürlüğü'nün 2012/447 E. sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, davalıların haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine %40'tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, takibe dayanak belgelerin müvekkillerine tebliğ edilmediğini, faiz oranının ve işlemiş faiz talebinin fahiş olduğunu, alacağın ise likit olmadığını bildirerek davanın reddi ile müvekkilleri lehine % 40'tan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davacı yanca davalılara gönderilen kat ihtarnamesinde davalılara tanınan ödeme süresi dolmadan itirazın iptali davasına konu icra takibinin yapıldığı, İİK' nın 268. maddesi dikkate alındığında istenebilir bir alacağın takip tarihinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı alacaklı tarafından icra takibine geçilebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, kat ihtarnamesinde ödeme için verilen süreden önce icra takibine başlanması halinde bu durumun, sadece faiz hesabında dikkate alınması gerekmektedir.
Mahkemece yapılan bu açıklamalar karşısında somut olayda uygulama yeri bulunmayan kanun maddesine dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir..." gerekçesi ile hüküm oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU
Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili yönünde başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı Banka vekili genel ticari kredi borçlarının ödenmemesi üzerine davalılar hakkında başlatılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddi ile takibin haksız ve kötüniyetle yapılması nedeniyle davacı bankadan kötüniyet tazminatı tahsiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece alacaklı davacı Banka tarafından davalılara gönderilen kat ihtarında belirtilen ödeme süresi dolmadan girişilen takipte takip tarihi itibari ile istenilebilir bir alacağın varlığından bahsedilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelere dayanılarak oyçokluğu ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece davacı alacaklının kat ihtarında borçlulara tanıdığı ödeme süresinin muacceliyeti iradi şekilde erteleme mahiyetinde olduğu, bu halde ancak bu tarihin dolmasından sonra takibe girişilebileceği,
Yargıtay kararının muhalefet şerhinde de bu süre dolmadan takip yapılmasının Türk Medeni Kanununun 2. maddesine aykırı düştüğü gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı Banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ticari kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmemesi üzerine gönderilen kat ihtarında borcun ödenmesi için verilen sürenin dolmasından önce alacağın tahsili yönünde takip başlatılmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında güven müessesesi niteliğine sahip Bankanın borçlularına gönderdiği ihtarname ile ödeme için süre tanımasına rağmen bu süre dolmadan takip başlatmasının iyiniyet ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacağı, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
HGK. 24.05.2017 T. E:19-815, K:1007
Ayrıntılı görüntülemek için tıklayın.