"...Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif ortaklığından haksız olarak yönetim kurulunun 27.10.2005 tarihli kararıyla çıkarıldığını ve mahkeme kararıyla bu kararı iptal ettirdiğini, kooperatifin müvekkilinin işe geri dönmesine izin vermediğini, kooperatifin ihraç kararı verdiği günden beri mesleğini fiilen yapamadığını ileri sürerek şimdilik davalılardan 6.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 02.02.2009 tarihli dilekçesi ile 7.591,52 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ederek davasını ıslah etmiştir.
Davalı kooperatifin başkanı Harun.., kooperatifin 125 üyesi olduğunu araçların haftada ancak bir kez sefere çıkabildiklerini davacının ileri sürdüğü şekilde günde 50,00 TL kazanılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı kooperatif temsilcisi Harun.. temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 28.11.2011 tarihli 2011/1293 Esas, 2011/2134 Karar sayılı ilamı ile özetle; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hükme ve denetime elverişli olmadığı aracın tazminat istenen dönem içinde başka bir işte çalıştırılarak gelir elde etmesinin mümkün olup olmadığı üzerinde durulması davacı ile aynı hatta çalışan bir ortağın ortalama kazancının belirlenmesi, belirlenen miktardan masraf ve amortisman giderlerinin düşülmesi için yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup davalı kooperatif kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılarak, davacının aracının çalıştırılmaması nedeniyle uğradığı kazanç kaybının denetime elverişli rapor alınarak tespit edilmesi, bilirkişi raporu ile kazanç kaybının gerçek miktarının somut verilerle tam olarak saptanamaması halinde BK'nın 42. vd. madde hükümleri uyarınca mahkemece somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak takdiren bir miktar kazanç kaybına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu ile hesap edilen davacıya ödenmesi gereken toplam tazminat miktarının 5.484,25 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı kooperatif temsilcisi Harun.. temyiz etmiştir.
Dava, davacının aracının çalıştırılmaması nedeniyle uğradığı kazanç kaybına ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı kooperatif temsilcisinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Mahkemece, hükme esas alınan 20.01.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda davacının başka bir işte çalışması nedeniyle elde ettiği gelirin hesaplanan kazanç kaybı bedelinden düşülmesi gerekirken maddi hata sonucu bu bedele eklenerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Davacı ancak dava açıldığı tarihte var olan (o zamana kadar gerçekleşmiş olan) alacağının hüküm altına alınmasını isteyebilir. Dava tarihinden sonra doğacak haklar için (aynı davada) karar verilmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü tarafların dayandığı olguların dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dahil yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır.
Nitekim 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme esas ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesine yer verilerek davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiği benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece davacının çalıştırılmadığı 23.10.2005-17.06.2007 tarihleri arasında hesaplanan kazanç kaybı tazminatına hükmedilmiştir. Her dava açıldığı tarihteki duruma göre hükme bağlanacağından davanın 11.04.2006 tarihinde açılmış olması da nazara alınarak bu tarihe kadar tazminata hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden sonraki dönem için de tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
4-Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 121. maddesinin son fıkrası “Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen kazanç kaybı tazminatı miktarına hesaplanan gecikme faizinin de eklenerek belirlenen bu tazminat miktarına yeniden dava tarihinden itibaren faiz işletilerek hüküm kurulması başka bir deyişle kanunun emredici hükmüne aykırı olarak faize faiz yürütülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır...."
23. HD. 16.05.2019 T. 1781/2062
Kazanç kaybı kavramına ilişkin arama sonuç sayfasını görüntülemek için tıklayın.