Perdenin aralanması teorisi- Zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi- Kefaletten dolayı rücu hakkı-

Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği- Hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerektiği- Perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerektiği- Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamayacağı, davacının bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişi olduğu ve davacının bu şirkete karşı kefaletten dolayı rücu hakkının mevcut olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece davalı A.Ş. hakkındaki davanın reddi gerektiği-

"...II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalılardan Ç. Ö. Tic.Ltd. Şti.’nin dava dışı bankadan almış olduğu krediye kefil olduğu ve kefil sıfatıyla ödediği borç nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 596. maddesinde hükme bağlanan rücu hakkına dayanarak açılan, davacı kefilin rücu hakkını kullanarak ödediği bedelin asıl borçludan tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptaline ilişkin eldeki davada; asıl borçlu Ç. Ltd. Şti. olup, diğer davalı Ç. . A.Ş.’nin dava konusu kredi borcuyla herhangi bir ilgisinin bulunup bulunmadığı, davalı olarak gösterilen şirketler arasında organik bağın mevcut olup olmadığı ve somut olay bakımından perdenin aralanması teorisinin uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre davacının bu şirkete karşı kefalete dayalı olarak rücu hakkının mevcut olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.

14. Kefalet sözleşmesi, somut olaya uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 483. ilâ 503. maddeleri (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 581. ilâ 603. maddeleri) arasında düzenlenmiştir.

15. Kefalet sözleşmesiyle kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi durumda, söz konusu borçtan şahsen sorumlu olacağını taahhüt etmektedir (Aral, Fahrettin: Borçlar Hukuku -Özel Borç İlişkileri, 7. b., Ankara 2007, s. 437). Daha açık bir anlatımla bu sözleşme ile kefil, borçlunun asıl borcu ifa edememesi riskini üzerine almış olur.

16. Kefalet BK'nın 483. maddesinde; “Kefalet, bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır..."

Devamı için lütfen tıklayın…