Yazılı belge ile inanç sözleşmesinin varlığının kanıtlamaması durumunda yemin deliline dayanılması- Tapu siciline güven-

Somut olayda, davacı ile davalı arasında yazılı bir inanç sözleşmesi bulunduğu- Davalı tarafından akdi ilişkinin varlığının inkâr edildiği- Dava dosyasına yazılı belge sunulmadığı gibi dosyada delil başlangıcı niteliğinde sayılabilecek bir belge de bulunmadığı- Yazılı belge ile inanç sözleşmesinin varlığını kanıtlayamayan davacının eldeki davayı HMK’nın yürürlük tarihinden sonra açtığı ve 11.06.2012 tarihli dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı- Bu durumda, davanın terditli taleplerle açıldığı gözetilerek ilk kademedeki tapu iptali ve tescil istemi bakımından hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı tarafa yemin teklif hakkını hatırlatması, burada varılacak sonuca göre son kayıt maliki olan davalı Derneğin TMK’nın 1023. maddesine göre tapu siciline güvenerek iyi niyetli iktisapta bulunan üçüncü kişi konumunda olduğuna dair savunması üzerinde de durulmak suretiyle bir hüküm kurulması, davacının mülkiyete ve buna bağlı bedel istemine yönelik iddiasının bu şekilde dahi ispat edilememesi hâlinde ise terditli diğer talebi değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-

Davacı vekili 11.06.2012 tarihli dava dilekçesinde; ... sayılı arsa ile üzerindeki binanın davalı Ş. adına inançlı işlem nedeniyle kayıtlı olduğunu, gerçekte ise müvekkili ile davalının yarı paylarla malik olduklarını, arsa ve üzerindeki binanın 16.08.2011 tarihinde diğer davalı Derneğe bağışlandığını, ancak davalı Ş.’nın tek başına malik olmadığı taşınmaz hakkında yaptığı devir işleminin iptaliyle tapunun gerçeğe uygun hâliyle tesciline karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin arsa bedelini ödeyip binanın bütün harcamalarını yaptığını, çocuklarıyla birlikte emek ve tüm birikimlerini bu binanın yapımına sarf ettiğini, bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dahi katkısının iadesi gerektiğini, davacının dini sohbet ve vaazları nedeniyle kendisine verilen zekat, bağış, yardım vs. tamamını bahsi geçen bina inşaatına harcadığı hâlde aradaki güven ve kardeşlik hukuku gereği tüm resmî işlem ve kayıtların davalı adına yapıldığını, bina yapımı bittiğinde ise davalı Ş’nin tek başına tasarrufa ehil olmadığı taşınmazı bağışladığını, bağışın muvazaalı olduğu gibi davalı Derneğin de gerçek durumu bildiğini, bu aşamada davalı Dernek yetkilileri ile müvekkili KC görüşmüş ise de hakkını teslim etmedikleri gibi müvekkilini darp edip aleyhine el atmanın önlenmesi davası açtıklarını, davalı Ş. tarafından yazılıp imzalanan 13.03.2007 tarihli belge aslının kendilerinde olduğunu, bu belge ile davalının yaptığı bağış işleminin çelişkili olduğunu, belgede binadaki bir dairenin mülkiyetinin davacıya bırakılacağı ve tüm bina zilyetliğinin ölünceye kadar davacıya ait olacağının davalı tarafından yazılıp imzaladığını, ayrıca bina inşaatı sırasında yapılan bir takım harcamalar faturalı olmakla birlikte bir kısmının özellikle işçilik bedellerinin faturasız olduğunu, iddianın tüm kayıtlar ile ispat edileceğini ileri sürerek, bağış şeklindeki işlemin iptali ile arsa ve bağıştan sonra kurulan kat mülkiyeti gereği on ayrı bağımsız bölümün 1/2 payının davacı adına tesciline, olmadığı takdirde değerinin tahsiline, bu dahi olmaz ise sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacı tarafından yapılan katkının iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir...

Devamı için tıklayınız...