Yargılamanın iadesi- Hükümlerden birinin hukuk mahkemesi, diğerinin idari mahkeme tarafından verilmesi-

Yargılamanın iadesi sebebinin uygulanabilmesi için her iki kararın da adli yargıya ait olması gerektiği, hükümlerden biri hukuk mahkemesi, diğeri idari mahkeme tarafından verilmişse, yargılamanın iadesi yoluna değil, hüküm uyuşmazlığının giderilmesi için, uyuşmazlık mahkemesine başvurulması gerektiği- Birbirine ters düşen ve kesin hüküm halini alan iki ilamın varlığı halinde; birinci hüküm lehine olan tarafın kesin hükümden istifade edeceği ve yargılamanın iadesi talebi üzerine, ikinci hükmün iptaline karar verileceği-

"..I. DAVA

Davacılar yargılamanın iadesi dilekçesinde özetle, Hazine tarafından açılan davada R.lı Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/11/2009 tarih ve 2008/389 Esas - 2009/416 Karar sayılı kararıyla, 2518 sayılı Kanun uyarınca tescil edilen taşınmazları bizzat kullanmayıp kiraya verdikleri anlaşıldığından davanın kabulüne karar verildiğini, davaya esas idari işlemin iptali için Hatay İdare Mahkemesinde 2014/862 Esas sayılı dosyasıyla dava açtıklarını, hak sahipliğinin iptaline yönelik verilen kararın iptal edilerek kesinleştiğini ileri sürerek, yargılamanın iadesine ve dava konusu taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine, yargılamanın iadesi şartlarının gerçekleşmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI

R.lı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/03/2018 tarihli ve 2016/352 E., 2018/175 Karar sayılı kararıyla; hak sahipliğinin iptaline ilişkin kararın idare mahkemesi kararı ile iptal edildiği, yargılamanın iadesi şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle, yargılamanın iadesi talebinin kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1.İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde; 6100 sayılı HMK'nın 374. ve devamı maddelerinde yer alan yargılamanın iadesi şartlarının oluşmadığını, Maliye Hazinesi aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, 492 sayılı Harçlar Kanunu'na aykırılık olması nedeniyle yargılamanın iadesi talebinin usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3.Gerekçe ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24/03/2021 tarihli 2021/378 E., 2021/425 K. sayılı kararıyla, 29/07/1992 tarih, 139 no.lu iptal kararının İdare Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, davanın dayanağını teşkil eden idari işlemin bahse konu kararın yargılamanın iadesi istenen dosyanın kesinleşmesinden sonraki bir tarihte verildiği, bu haliyle 6100 sayılı HMK'nın 374 ve devamı maddelerinde belirtilen yargılamanın iadesi şartlarının oluştuğu, davanın kabul edilmesi halinde; Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceğinden, yargılama giderlerinin davalı aleyhine hükmedilmesinde hata olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, 12.11.2021 tarihli ek kararı ile temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davalı Hazine vekili esas karara ilişkin temyiz dilekçesinde; R.lı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/389 E.- 2009/416 K. sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, söz konusu kararın hukuka uygun olduğunu, 5543 sayılı Kanun’un 21/2. maddesinde “iskanen verilen taşınmazların takyit süresince iskana tabi tutulan aile tarafından bizzat kullanılması gerektiği” hususunun belirtildiğini, ancak yapılan tespit ve bilirkişi incelemesi neticesinde iskan süresince söz konusu taşınmazın davacı aile tarafından kullanılmadığının, başka şahıslara kiraya verildiğinin anlaşılması üzerine davalarının kabulüne karar verildiğini, söz konusu kararın üzerinden hak düşürücü sürelerin geçtiğini, yargılamanın iadesi şartlarının da oluşmadığını, aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine ve harçtan muaf olmalarına rağmen harca hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı Hazine vekili ek karara ilişkin temyiz dilekçesinde; dava dosyasının aktif olarak, dosyanın bulunduğu yargı çevresi olan R.lı Hazine Avukatlığında görev yapan kendisi (Av. H. Sarı) tarafından takip edilmekte olduğunu, R.lı Hazine Avukatlığında çalışmakta iken 2018 yılında Hatay Muhakemat Müdürlüğüne tayin olan ve şu anki adresi Hatay Defterdarlığı olan Av. S. K.'na tebligat yapıldığını, Av. S. K.’nın Hatay Defterdarlığında görev yapmakta olup R.lı ilçesi Hazine Avukatlığı dosyalarında herhangi bir yetkiye sahip olmadığını, bu nedenle de kendisi haricinde başka avukata yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, yine bu nedenle tanzim edilen kesinleşme şerhinin de usulsüz olduğunu belirterek, ek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yargılamanın iadesi isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 375. maddesinde,

“ (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.

b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.

c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.

ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.

d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.

e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.

f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.

g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.

ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.

h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.

ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.

i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.

(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme.

3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 29/07/1992 tarih ve 139 sayılı Erzin Kaymakamlığı Mahalli İskan Komisyonu Kararı ile davacıların tarımsal iskan edilmek üzere hak sahibi sayılmasına karar verildiği ve çekişme konusu 386 parsel sayılı taşınmaz Hazine adına kayıtlı iken 24/02/2006 tarihinde 2510 sayılı Yasa'ya göre ve tahsis yoluyla davacılar adına tescil edildiği, 29/02/2008 tarih, 139 sayılı Mahalli İskan Komisyonu kararı ile de 5543 sayılı İskan Kanunu'nun 21/2. maddesine aykırılık nedeniyle hak sahipliğinin ve daha önce alınan 29/07/1992 tarih, 139 no.lu kararın iptaline karar verildiği, davacılar tarafından Hatay Valiliği hasım gösterilerek Hatay İdare Mahkemesinin 2014/862 Esas-2015/1212 Karar sayılı dosyasında açılan, 29/02/2008 tarih ve 139 no.lu kararın iptali istekli davanın kabulüne karar verilerek hak sahipliğinin iptaline yönelik Mahalli İskan Komisyonu kararının iptaline karar verildiği, kararın Danıştay incelemesinden geçerek 11/07/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. R.lı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/389 Esas-2009/416 Karar sayılı dosyasında; davacılar H., E. ve Dudu adlarına tahsis edilip kayıtlı hale gelen Hatay ili, R.lı ilçesi, Amik Ovası köyü, Gölaynası mevkiinde bulunan 386 parsel sayılı taşınmazın tapusunun 2518 sayılı Kanun uyarınca bizzat kullanmadıkları ve kiraya verdikleri gerekçesiyle iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, verilen kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 29.06.2012 tarihinde kesinleştiği, davacılar H., Dudu ve E. A. tarafından bu kez, hak sahipliğinin iptaline yönelik kararın İdare Mahkemesince iptal edildiği gerekçe gösterilerek bahsi geçen dosyada yargılamanın iadesi ve çekişme konusu taşınmazın adlarına tescilini talep ettikleri, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, söz konusu kararın davalı vekilince temyiz edildiği kayden sabittir.

3.3.3. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın davacılar vekili Av. İ. D.düzen ile davalı vekili olarak Av. S. K.’na e-tebliğ yolu ile 27.04.2021 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu kararın taraflarca temyiz edilmediği gerekçesi ile 12.05.2021 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhinin verildiği, daha sonra davalı vekili olarak Av. H.S Bölge Adliye Mahkemesine sunulan 12.11.2021 tarihli dilekçesinde; Av. S. K.’nın 2018 yılında Hatay Defterdarlığına tayin olduğu, bu nedenle adı geçen avukata yapılan tebligatın geçersiz olduğu belirtilerek temyiz başvurusunda bulunulduğu, Dairece eksikliğin tamamlanması yolu ile celp edilen belgelerden Av. S. K.’nın 18.05.2018 tarihinde R.lı Malmüdürlüğündeki görevinden ayrıldığı, Malmüdürlüğü bünyesinde görev yapmakta olan (05.02.2018 tarihinden itibaren) tek avukatın H. S. olduğunun anlaşıldığı, bu durumda davalı vekili olarak Av. S. K.’na yapılan elektronik tebligatın usulüne uygun olmadığı ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen 12.11.2021 tarihli ek kararın kaldırılması gerektiği anlaşılmaktadır.

3.3.4. İşin esasına yönelik yapılan incelemede ise ;

Davacılar her ne kadar 6100 sayılı HMK’nın 375/1-ı maddesine dayanarak yargılamanın iadesini talep etmişlerse de; İdare Mahkemesince verilen karar ile davaya konu yargılamanın iadesi istenen hükmün konusu aynı gayrimenkul olmakla birlikte, kararlardan bir tanesi adli yargıya diğeri idari yargıya aittir. HMK'nın 375/1-ı maddesinde düzenlenen yargılamanın iadesi sebebinin uygulanabilmesi için her iki kararın da adli yargıya ait olması gerekir. Hükümlerden biri hukuk mahkemesi, diğeri idari mahkeme tarafından verilmiş ise, yargılamanın iadesi yoluna değil, hüküm uyuşmazlığının giderilmesi için, uyuşmazlık mahkemesine başvurulmalıdır.

Öte yandan sonuçları birbirine ters düşen ve kesin hüküm halini alan iki ilamın varlığı halinde; birinci hüküm lehine olan taraf kesin hükümden istifade eder. Bu nedenle yargılamanın iadesi talebi üzerine, ikinci hükmün iptaline karar verilir. Bundan dolayı sadece ikinci hüküm iptali için yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilir. Yoksa birinci hüküm iptali için yargılamanın iadesi istenemez.

3.3.5. Hal böyle olunca, yargılamanın iadesi sebeplerinden hiçbirine uymayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmamıştır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

1-Davalı Hazine vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temyiz dilekçesinin süreden reddine ilişkin 12.11.2021 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASINA,

2- Davalı Hazine vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren R.lı 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 15/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, HMK'nun 374. vd. maddelerine dayalı yargılamanın iadesi isteğine ilişkindir.

Davaya konu 386 parsel sayılı taşınmazın 2510 sayılı yasaya göre davacılara tahsis suretiyle verildiği ve tapuda adlarına tescil edildiği, tescil işleminin dayanağını oluşturan idari işlemin idarece iptal edilmesi üzerine Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası neticesinde davacıların tapusunun iptaline karar verilerek kesinleştiği, anılan dosyada hükmün dayanağını oluşturan tahsis işleminin iptaline dair idari işlemin iptali için İdare Mahkemesinde açılan davanın kabulüne karar verilerek Danıştay incelemesinden geçerek kesinleştiği hususları dosya kapsamı ile sabittir.

Davacılar, hak sahipliğinin iptaline yönelik idari işlemin İdare Mahkemesince iptal edilip kesinleşmesi üzerine, daha önce anılan idari işleme dayalı olarak davacılar tapusunun iptaline karar verilen dosyada yargılamanın iadesini ve çekişme konusu parselin adlarına tescilini istemişlerdir. Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı yargılamanın iadesi şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

İdare Mahkemesince verilen karar ile davaya konu yargılamanın iadesi istenen hükmün konusu aynı taşınmaz olup, her iki dosyada da uyuşmazlık davacıların hak sahipliğinin idarece iptalinden kaynaklanmaktadır. Yargılamanın iadesi istemine konu dosyada davacıların tapusunun iptaline dair karara dayanak olan idari işlem, Danıştay incelemesinden geçerek kesinleşen idari yargı kararı ile iptal edilmiş ve kesinleşmiştir. 2510 sayılı Kanunda 12/07/2013 tarihinde yapılan değişiklik sonucu "Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder" hükmü getirilmiş ve davacıların hak sahipliklerinin devam edeceği yasal düzenleme ile de güvence altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle; hükme esas alınan idari işlemin, yargı kararı ile iptal edilmiş ve kesinleşmiş bulunması karşısında 6100 sayılı HMK'nun 374. ve devamı maddelerinde belirtilen yargılamanın iadesi şartlarının oluştuğu gözetilerek davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş olması doğru olup, onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun davacıların mülkiyet haklarını sona erdirecek şekilde vermiş olduğu bozma kararına katılmıyorum

1. HD. 15.09.2022 T. E: 5395, K: 5796"

Ayrıntılı karar sayfası için tıklayınız