"....Davacı yabancı mahkeme kararının tanınmasını istemiş, mahkemece, 27.12.2016 tarihli ilk kararla davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 03.02.2016 tarih 2015/11895 E.-2016/1617 K. sayılı ilamıyla; davalı kadının, tanınması istenilen davaya konu yabancı mahkeme kararının iptali için İran'da açtığı davanın sonucunun beklenilmesi gerekçesi ile hüküm usulden bozulmuş, ilamda diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verildiği de açıkça belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı kadın tarafından temyizi üzerine Dairemizce hükmün onanmasına karar verilmiş, davalı kadın tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır (MÖHUK m.50/1). Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz (MÖHUK m.58/1).
Tanıma kararı verilebilmesi için ortada bir mahkeme kararı bulunması ve bu kararın kamu düzenine açıkça aykırı olmaması gerekir (MÖHUK m.54/1-c, 58/1).
Türk hukuk düzeninin temelini teşkil eden ve kendisinden vazgeçilmeyecek normlarının ihlal edilmesi halinde kamu düzeninin açıkça ihlal edildiğinden söz edilebilir.
"...Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır" (10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K.saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (TCA) Kanun önünde eşitlik başlıklı 10. maddesinde "Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Hiçbir kişiye, aileye, ... veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları, bütün işlerlerde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar (TCA m.10/1-2)." şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları başlıklı 41/1. maddesine göre "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır." Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı 11. Maddesine göre; "Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" (TCA m.11/1).
Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan "11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokol", 6684 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç hukuk hükmü haline gelmiştir. Ek 7 Nolu Protokol'ün 5. maddesine göre, "Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir".
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır. (TCA m. 90/son).
Eldeki davada, dosyada bulunan aile nüfus kaydına göre, Türk vatandaşı olan taraflar Şişli nüfusuna kayıtlı olup 19.02.1981 tarihinde evlendikleri, Armin adında ergin bir ortak çocukları bulunduğu görülmektedir.
Tanınması istenen ... İlçe Hukuki Genel Mahkeme 6. Şubesi (Aile) Mahkemesinin 05.12.2013 tarihli kararının çevirisinin incelenmesinde; erkek tarafından geçimsizlik nedeniyle boşanma isteminde bulunulduğu, mahkemece 05.12.2013 düzenleme tarihli kararla "...Boşanma konusunda kocayı haklı bularak ve karı yukarıda açıklandığı şekilde hazır bulunmaması ve eşleri hakemler ve mahkemece barıştırmak imkanı olmadığı için davacının isteğini yerinde bularak, Medeni Kanunun 1133. maddesi ve Aile Koruma Kanunun 24., 26., 27., 28., 29. ve 34. maddelerine istinaden geçimsizlikten dolayı kocaya herhangi bir notere müracaat ederek boşanma sigası icrasının aşağıdaki şekilde yaptırıp tescil ettirmesine izin verilmiştir. "...İşbu karar kesin karar iblağı tarihinden itibaren veya kararın kesinlik kazanması durumunda üç ay geçerlidir." şeklinde bir karar verildiği görülmektedir. Dosyaya sunulan belgelere göre, mahkeme kararı uyarınca erkek tarafından notere başvurulması üzerine noter tarafından boşanma belgesi düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Yabancı mahkemece tarafların boşanmalarına karar verilmemiş, erkeğe üç ay süreyle geçerli olmak üzere notere başvurmak için boşanma yetkisi verilmiştir. Davacı erkek notere başvurmuş ve noter tarafından boşanma belgesi düzenlenmiştir. Bu durumda ortada yabancı mahkemece verilmiş bir boşanma kararı bulunmamaktadır.
Tarafların boşanmalarına, yabancı mahkemece karar verilmeyip üç ay süreyle geçerli olmak üzere, erkeğe notere başvurmak suretiyle tek taraflı irade beyanıyla boşanma yetkisinin verilerek kadının iradesinin yok sayılması niteliğindeki karar, Türk kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Dairemizin önceki bozma ilamında, davalı kadının ...'da açtığı, tanınması istenilen davaya konu yabancı mahkeme kararının iptaline ilişkin davanın sonucunun bekletici mesele yapılması (HMK m. 165) belirtilerek karar usulden bozulmuş, bozma ilamında diğer temyiz itirazlarının incelenmediğine de açıkça yer verilmiştir. Bu yönüyle ortada usuli kazanılmış bir haktan söz edilemeyeceği gibi kamu düzenine ilişkin konularda usuli kazanılmış hakkın oluşması da mümkün değildir.
O halde, davanın reddine karar verilecekken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir. Ne var ki, bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından davalı kadının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 15.03.2018 tarih, 2017/1560 esas ve 2018/3429 karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davalı kadının karar düzeltme isteğinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-442. maddeleri gereğince kabulü ile Dairemizin 15.03.2018 tarih, 2017/1560 esas ve 2018/3429 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, kararın yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, karar düzeltme harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi. 25.12.2018
KARŞI OY YAZISI
...İlçe Hukuki Genel Mahkeme 6. Şubesi mahkemesi 05/12/2013 gün ve 10/02/2014 kesinleşme tarihli kararının 5718 sayılı MÖHUK'un 58. maddesi gereğince tanınması talebinin kabulüne ilişkin ... 5. Aile Mahkemesinin 05/03/2015 gün ve 2014/362 esas 2015/114 karar sayılı ilamına yönelik olarak temyiz başvurusunda bulunulmuş; yapılan temyiz incelemesi sonucu, Dairemizin 2015/11895 esas 2016/1617 karar sayılı kararı ile "Bir davada hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idare makamın tespitine yahut dava konusu ile ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına, kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilir (HMK m.165/1). Mahkemece, tanınması talep edilen ... İlçe Mahkemesinin boşanma ilamının iptali için davalı kadın tarafından İran'da açılan davanın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre işlem tesisi gerekirken, bu yön nazara alınmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir." denilmek suretiyle ve belirtilen gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece işbu bozma kararına uyulmuş ve bozma kararı doğrultusunda davalı kadın tarafından İran'da açılan "İptal davası"nın sonucu bekletici mesele yapılmış ve bu davanın ret olunduğu ve ret kararının kesinleşip boşanma kararının kütüğe geçirildiğine ilişkin kararın dosyaya sunulması üzerine taraflara ait boşanma kararının kesinleştiği de gözetilerek, davacının tanıma davasının kabulüne karar verilmiştir. Önceki bozma ilamında başkaca bir usuli eksiklikten ve yasaya veya kamu düzenine aykırılıktan bahis olunmaksızın verilen bozma kararında belirtilen bekletici mesele konusu da sonuçlanıp kesinleşmekle; uyulan bozma ilamı gereğince davacı taraf lehine "Kazanılmış hak" oluşmuş olup, gerçekleşen "kazanılmış hak" durumu nedeniyle davacının tanıma davasının kabulüne karar verilmesinde bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığı gibi; muhalif olunan bozma ilamında her ne kadar "Türk Kamu Düzeni" ne açıkça aykırılık (MÖHUK madde 54/1-c ve 58/1) ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilmiş ise de; her ikisi de aynı zamanda İran vatandaşı olan tarafların boşanma davasında, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandığı da tartışma kapsamı dışında kalmış bulunmakla, ... Devleti Medeni Yasası çerçevesinde yapılan yargılama sonucu boşanmalarına karar vermiş olunmasında, Türk Hukuku açısından Kamu düzenine ve/veya eşitlik ilkesine aykırılık bulunmadığı ve yine çoğunluk görüşünde yabancı mahkemece tarafların boşanmalarına ilişkin bir hüküm kurulmadığı ve boşanma yetkisinin notere başvurmak suretiyle ve tek taraflı olarak davacıya verildiği belirtilmiş ise de, yabancı mahkeme kararında davanın boşanma davası olduğu, taraf teşkilinin sağlandığı ve tarafların boşanmalarına karar verildiği belirtilmiş olup, mahkemece verilen boşanma kararının kesinleşmiş olduğu, öte yandan müştereken tabi oldukları hukuka uygun şekilde verilip kesinleşen boşanma kararına karşın davalı kadın tarafından işbu boşanma kararının iptali yönünde açılan davanın da ... vilayeti İstinaf Mahkemesi tarafından kesin olarak reddine karar verildiği de mahkemece belirlenmiş bulunmakla, verilen tanıma kararı usul ve yasaya uygun olup; tashihi karar talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında sayın çoğunluğun bozma kararı içeriğine katılmadığımı beyan ile çoğunluk kararına muhalefetimi bildiririm....."