"...Davacı vekili, davalılar hakkında açtığı iki ayrı davada, müvekkili kooperatif ile davalı arsa sahipleri İrfan ile Beyhan ve diğer dava dışı arsa sahipleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, davalılara bir kısım ödemeler yapıldığını ancak davalıların satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmelerini hükümsüz ve neticesiz bırakmak için dava konusu taşınmazdaki hisselerini 14.05.2007 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve satış vaadi düzenlediği müteahhit davalı Kaan'a muvazaalı olarak 16.12.2009 tarihinde sattığını belirterek yapılan muvazaalı satış işleminin iptali ile tapunun davalılar adına tescilini talep etmişlerdir. Davalı Kaan vekili, müvekkilinin davacı ile davalılar arasındaki ilişkiden haberdar olmadığını, satış sırasında tapuda herhangi bir sınırlamanın olmadığını, davalıların paylarını raiç bedel ödeyerek satın aldığından haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalılar İrfan ve Beyhan vekili, davacı ile sözleşmenin 27.09.1995 yılında yapıldığını, inşaat ruhsatı almasına müeakip 5 yıl içinde inşaatın bitirilmesi öngörüldüğü halde inşaat ruhsatının dahi alınmadığını, sözleşmenin zamanaşımına uğradığını Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/259 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından, davalı Kaan'ın davacı ve diğer arsa sahibi davalılar arasındaki sözleşmeden haberdar olduğunun sabit olduğu, TMK'nun 1023 maddesinde belirtilen iyiniyetli üçüncü kişi olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davasına ilişkindir.
1-Davacının kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, takip yapılmamış olması, İİK.'nın 284. maddedeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması gibi değişik düşüncelerle BK'nın 18.(yeni 19.) maddeye dayalı olarak bir dava açabileceği gibi aynı işlem için İİK. 277 vd maddelerine göre bir tasarrufun iptali davası açması da mümkündür. Davacının bu seçimlik haklarından BK'nın 19. maddeye dayalı iptal yolunu seçtiği dava dilekçesinde sabittir.
Davacının bu davayı açmaktaki asıl amacı, muvazaalı olduğunu iddia ettiği işlemin iptali ile borçludan olan alacağını tahsil etme imkanını elde etmesi, diğer bir ifade ile İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının temliki üzerinde haciz ve satışını isteyebilmesi hakkını elde etmesidir. Bunun içinde ister İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan davalarda olsun isterse BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan davalarda davacı alacaklının borçludan alacağının olması ve bu alacağının tahsil imkanının olmaması bu davanın ön koşuludur.
Somut olayda, davacı ile davalı ve dava dışı arsa sahipleri ile 27.09.1995 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmıştır. Ancak sözleşme içeriğine göre imar durumu engeli nedeniyle inşaata hiç başlanmamış daha sonra arsa sahipleri 15.07.2007 yılında diğer davalı Kaan H. ile bir başka kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış ve 16.12.2009 tarihinde de arsa sahiplerinden İrfan ve Beyhan taşınmazdaki hisselerini davalı Kaan H.’a devretmişlerdir. Davacı bu hisse devrinin muvaazalı olduğundan bahisle iptali ile yine davalı İrfan ve Beyhan adına tescilini talep etmiştir. Davacı ile arsa sahipleri arasındaki sözleşmenin fesh edilerek bu sözleşme gereğince davacının bir alacağının doğmuş olduğu ve daha ötesinde bu alacağı tahsil edememiş olması gibi bir durum yargılama boyunca iddia ve isnat olmamıştır. Davacının öncelikle sözleşmeden kaynaklanan şahsi alacak haklarını ancak sözleşmenin diğer taraflarından talep ederek somutlaştırması ve sonuçta doğan hakkını tahsil edememe durumunun gerçekleşmesi gerekir. Bu aşamada alacak yeterli somutluğa ulaşmadığı gibi arsa sahiplerinin yeni yaptıkları sözleşme gereğince sahip olacakları dairelerden alacağın tahsili mümkün olup, bu dairelerin alacağı akim bırakmak amacı ile bir satışının söz konusu olması halinde davacı İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak tasarrufun iptali davası açabileceği gibi BK’nun 19.maddesine dayalı olarak da muvazaalı satışların iptalini isteyebilir. Ancak bu aşamada böyle bir dava açma hakkı bulunmamaktadır.
2-Kabule göre ise, davanın kabulü halinde iptaline karar verilen taşınmaz hisselerinin dava tarihindeki değerleri üzerinden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken fazla harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdr...."