5 TL'ye saç tıraşı; 3 TL'ye sakal tıraşı yapılması- Haksız rekabet-

"5 TL'ye saç tıraşı; 3 TL'ye sakal tıraşı yapılması" haksız rekabet oluşturur mı? Davalı berberin eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediğinin (tedarik fiyatının altında satış yapıp yapmadığı veya iş şartlarına uyup uymadığı hususlarının) sektör ve muhasip bilirkişilerin uzmanlık alanlarına giren konularda verdikleri raporlar gözetilerek hâkim tarafından takdir edilmesi gerektiği, uyuşmazlığın sadece hâkimin hukuki bilgisi ile çözümlenemeyeceği-

"...Dava, haksız rekabetin tespiti ve men’i istemine ilişkindir.

Davacı vekili; davalının erkek berberi olarak faaliyet gösterdiğini ve işyerinde saç tıraşının 5,00 TL’ye sakal tıraşının ise 3,00TL'ye yapıldığının tespit edildiğini, İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği tarafından çıkartılan tarifeye göre üçüncü sınıf berber salonları için saç tıraşının 10,00TL, sakal tıraşının ise 5,00TL olarak belirlendiğini, davalının bu fiyatlardan fahiş oranda indirim yaparak uyguladığı yıkıcı fiyatların maliyetlerin altında kaldığını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin üyelerinin menfaatlerini koruma yükümlülüğü bulunan müvekkilinin TTK’nın 56. maddesi gereğince işbu davayı açabileceğini ileri sürerek davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini ve men'ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği tarafından çıkarılan fiyat tarifelerinde hizmetlerin azami ücretinin belirlendiğini, bu şekilde fiyat belirlenmesinin rekabeti engelleyici bir durum oluşturduğunu, müvekkilinin serbest piyasa koşullarına göre fiyat belirleyebileceğini ve uyguladığı fiyatların serbest piyasa koşullarına uygun olduğunu, yıkıcı fiyat uygulamasının söz konusu olmadığını, ayrıca müvekkilinin ticaret odasının üyesi olduğundan Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği kararına uyma yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemece; esnaf odaları tarafından belirlenen tarifelerin azami fiyatları gösterdiği, serbest piyasa koşullarında da her berberin kendi fiyatını belirlemesinin doğal karşılanması gerektiği, davalının oda tarafından belirlenen fiyat tarifesine uymamasının haksız ve hukuka aykırı bir davranış olarak kabul edilemeyeceği, davalının hizmet fiyatlarını serbestçe belirleyebileceği ve bu durumun haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık kısmında yer alan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının esnaf odası tarafından belirlenen tarifenin altındaki fiyatlarla hizmet sunmasının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir. 

Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanununun 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.).

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanunun 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.).

Bu anlamda, uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan 55/(1)-a-6. ve 55/(1)-e hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-6. maddesi, mülga 6762 sayılı TTK’da bulunmayan ve özellikle tüketicilerin korunmasına hizmet eden yeni bir haksız rekabet hâli olarak tedarik fiyatının altında satış yapmayı düzenlemiştir. Bu madde; “Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur” hükmünü haizdir.

Bu itibarla, tedarik fiyatının altında satış yapmak başlı başına haksız rekabet oluşturmaya yetmemektedir. 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-6. maddesi gereğince, haksız rekabetten bahsedebilmek için, tüketicilerin bir işletmeden alışveriş yapmalarını sağlamak amacıyla, işletmede satılan sadece belirli mal veya hizmetin birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunulması ve işletmedeki tüm mal veya hizmetlerin ucuza satıldığı intibaının tüketicide oluşması gerekmektedir. Burada tedarik fiyatının altında satış yapan kişinin genel olarak rakiplerine oranla daha ucuz mal veya hizmet sattığı intibaının da uyandırılması söz konusudur. Dolayısıyla böyle bir durumda tüketiciler, sadece belirli mal ve hizmetlerde değil tüm ürünlerde genel bir ucuzluk olduğu kanısına ulaşmakta ve sadece ucuza satılan mal ve hizmetlerin değil başka mal ve hizmetleri de satın almaktadır (Nomer Ertan, Füsun; Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul 2016, s. 227).

Bu durum 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-6. maddesinin gerekçesinde de “…bu bendin konusu olan haksız rekabet eylemi İsviçre öğretisinde, “göstermelik (mostra) ile aldatma” veya “mostra ile avlama” diye adlandırılmaktadır. Kastedilen, bazı malların seçilmesi, onların fiyatının tedarik fiyatının altında mostra (göstermelik) olarak satışa sunulması, böylece avlanan tüketicinin aldatılmasıdır. Mostra kullanmak arz (sunma) şeklidir. Hükümdeki “seçilmiş bazı malların ” ibaresi “mostra”yı ifade etmektedir. Dürüstlüğe aykırı olan, sunulan malın “mostra” rolü oynaması, yani kalitesi ve tedarik fiyatı ile seçilmiş mallara hatta miktara özgülenmiş bulunmasıdır. Gerçekte sunanın malı, mostranın kalitesi düzeyinde değildir veya mostrayı gösterenin elinde mostranın kalitesinde yeteri kadar mal yoktur veya satıcı o kalitede malı -varsa- daha yüksek fiyatla satmakta, satmayı amaçlamaktadır…” şeklinde belirtilmiştir.

Ayrıca  6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-6. maddesinde, tedarik fiyatının altında satış yapıldığı hâllerde yanıltmanın mevcut olduğunun ispatının oldukça zor olduğu düşünülerek, bir karineden yola çıkılmış ve satış fiyatının aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı kabul edilmiştir. Dolayısıyla bu aksi ispatlanabilir bir karine olduğundan satışı yapan kişi, her ne kadar tedarik fiyatının altında satış yapıyor olsa da tüketicileri yanıltmadığını ispat etmek suretiyle haksız rekabetin bulunmadığını ispatlayabilecektir (Nomer Ertan, Füsun; Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul 2016, s. 228) .

Tedarik fiyatından ne anlaşılması gerektiği ise 6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-a-6. maddesinin gerekçesinde “tedarik fiyatından o malın satıcıya mal olma fiyatı anlaşılır” şeklinde belirtilmiştir. Mal olma fiyatı ise malın tedarikçiden alış fiyatının yanında, tüm masraflar, satıcının konumu, çalıştırdığı personel sayısı vb. değişkenler gözetilerek tespit edilmelidir. 

6102 sayılı TTK’nın 55/(1)-e. maddesinde ise iş şartlarına uymamak haksız rekabet hâli olarak düzenlenmiştir. Bu madde “iş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur” hükmünü haizdir. 

Bu itibarla, aynı meslek dalında faaliyet gösteren kimselerin tamamının uyması zorunlu olan ve kanun veya sözleşme hükümleri ile tespit edilmiş olan veya bir meslek dalında genel geçerliliği olan iş şartlarına uymamak haksız rekabet olarak kabul edilmiştir. Hüküm ile rakiplerin kanun, sözleşme veya ticari örf ve adet ile belirlenmiş iş şartlarına uymamak suretiyle haksız bir avantaj sağlamaları engellenmek istenmektedir. Bu bakımdan TTK’nın 55/(1)-e. maddesi anlamında haksız rekabetten bahsedebilmek için bir meslek dalında rakiplerin de uymakla yükümlü olduğu kuralların bulunması ve bu kurallardan birine aykırı davranıştan söz edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 62. maddesi iş şartlarına örnek olarak gösterilebilir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Arslan/Nomer Ertan, Füsun; Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 561.).

Yukarıda verilen bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalının eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği, başka bir anlatımla tedarik fiyatının altında satış yapıp yapmadığı veya iş şartlarına uyup uymadığı hususları, sektör ve muhasip bilirkişilerin uzmanlık alanlarına giren konularda verdikleri raporlar gözetilerek hâkim tarafından takdir edilmesi gerekmektedir. 

Hâl böyle olunca, yerel mahkemece somut uyuşmazlığın sadece hâkimin hukuki bilgisi ile çözümlenemeyeceği dikkate alınarak ve 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 3. maddesi de gözetilerek alanında uzman sektör ve muhasip bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınıp, yukarıda açıklanan hususlar da ayrıntılı bir şekilde irdelenip sonucuna göre bir karar verilmelidir. 

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; Özel Dairenin bozma gerekçesinin yerinde olduğu ve bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri iadesine, aynı Kanunun 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.12.2018 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi..."

HGK. 11.12.2018 T. 11-117/1183