"....İstihkak davasının dinlenebilmesi için ön koşul, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. İstihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddia, geçerli bir istihkak iddiası sayılmaz.
Somut olayda, dava konusu hacizler sırasında 3. kişi yararına istihkak iddiasında bulunan Ö. İ.’ın borçlunun eşi , davacı 3. kişinin de oğlu olduğu, anılan şahsın üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olduğuna dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı görülmektedir. Takip dosyasındaki bilgi ve belgelere göre, davacı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nun 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, 3.şahıs tarafından usulüne uygun yapılmış bir istihkak iddiası bulunmadığının kabulü gerekir.
Öte yandan; davacı 3. kişi 22.09.2014 tarihli dava dilekçesiyle 2014/304 Talimat sayılı dosyada yapılan tüm hacizlerle ilgili istihkak iddiasında bulunmuştur. Takip dosyasında 26.08.2013 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlunun görümcesi D.Ç.'ın hazır olduğu, 19.06.2014 ve 30.06.2014 tarihli hacizler sırasında ise borçlunun eşi, davacı 3. kişinin oğlu Ö. İ.'ın hazır olduğu görülmektedir. Ayrıca, davaya konu haciz tutanaklarında, tutanağın bir suretinin 103 davetiye yerine kaim olmak üzere borçlu adına tebellüğe yetkili hazirunlara tebliğ edildiğine dair şerh de bulunmaktadır. Dava ise az yukarıda belirtildiği gibi 22.09.2014 tarihinde açılmıştır.
Bu bilgilere göre; davacı 3. kişi, borçlu ve hacizler sırasında hazır bulunan kişiler arasındaki anılan akrabalık bağı ve davaya konu haciz tutanağının bir suretinin 103 davetiye yerine kaim olmak üzere borçlu adına tebellüğe yetkili hazirunlara tebliğ edildiğine dair şerhin varlığı ile haciz yapılan yerin bir işyeri olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davanın süresinde açılmadığının kabulü gerekir. Zira, haciz bir işletme için olağandışı bir gelişme olup; haciz sırasında hazır bulunanın davanın taraflarıyla olan akrabalık bağı da dikkate alındığında, davacı 3. kişinin hacizlerden 3 ay sonra haberdar olduğunu iddia etmesi hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir.
Tüm bu bilgiler ışığında; davanın süresinde açılmadığı kabul edilerek davanın bu sebeple reddi gerekirken mahkemece davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."
8. HD. 05.03.2018 T. E: 2015/15884, K: 5300
Ayrıntılı görüntülemek için tıklayın