Kredi sözleşmesinde kefil olan davalıların eşlerinin rızası bulunmaması nedeniyle kefaletin geçerli olup olmadığı-

Genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla kefalet imzalarının bulunan davalıların eşlerinin kefalet sözleşmesine rıza gösterdiklerine dair imzaları yoksa da, daha sonra davalı banka ile düzenlenen belgede davalıların eşlerinin banka ile yapılan sözleşmeye muvafakat ettiklerini beyan etmeleri karşısında, sözleşmenin başlangıcındaki eş rızasına dair imza eksikliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağı-

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı G. Bisküvi Çikolata Gıda Pazarlama İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi arasında iki adet Kredi Çerçeve Sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmeler çerçevesinde kredi kullandırıldığını, davalıların kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi üzerine taraflara ihtarname gönderildiğini, davalıların ihtarnamaye rağmen borcu ödememesi üzerine Gaziantep İcra Müdürlüğü'nün 2018/2514 E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların yetki, alacaklı sıfatı, zamanaşımı, asıl alacak, faiz ve ferilerine itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, davalıların itirazlarında haksız olduklarını, imzaların davalılara ait olduğunu, bu nedenle davalıların Gaziantep İcra Müdürlüğü'nün 2018/2514 E. sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı A.C. ve A.K. vekilleri cevap dilekçesinde; müvekkillerinin söz konusu borca yönelik bir borçları olmadığını, eş muvafakati kefalet ve kredi sözleşmesi anında alınmadığını, şirketin ortağı veya yöneticisi dışındaki üçüncü kişilerin kefil olması halinde eş muvafakatinin alınması gerektiğini, kanunun aradığı şekilde kefalet sözleşmesinin mevcut olmadığını, kefalet sözleşmesi incelendiğinde müvekkillerinin hangi kredi için kefil olduklarının belli olmadığını, kefalet sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, borcu kabul etmemek üzere faiz oranlarına ve zamanaşımı itirazda bulunduklarını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı A. G. ve Vakkas G. vekilleri cevap dilekçesinde; müvekkillerinin davacı bankaya böyle bir borçları bulunmadığını, borca ve ferilerine itiraz ettiklerini, borçlunun borçlu sıfatının olmadığını, ayrıca işletilen faizin fahiş olduğunu, faize itiraz ettiklerini, takip konusu belgenin hukuken geçirli olmadığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3.Davalı Oya G. davayı cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu icra takibi kapsamında ödeme emrine süresi içinde yapılmış geçerli bir itirazın bulunduğu, davanın süresinde açılmış olduğu, alacağın likit olduğu, dava dışı asıl borçlu şirketin kayıtları incelendiğinde Vakkas ve A. G.'ün şirket ortağı oldukları ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 584 üncü maddesi birinci fıkrası uyarınca eş rızasının alınmasının gerekli olmadığı,A.C. ve A.K.'nun 30.03.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefaletlerinin bulunduğu, buradaki kefalette eş rızasının bulunmadığı, 10.01.2017 tarihinde hesabın kat edilmesinden sonra 16.03.2017 tarihinde bu kefillerin beyanlarının alındığı ve yine aynı tarihte eşlerine ilişkin rızanın alındığı, eşin rızası koşulunun kefalet sözleşmesi yapılmadan ya da en geç kurulduğu sırada verilmesi gerektiği, yasanın burada peşin rıza koşulunu aradığı, kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra verilen rıza sözleşmenin geçmişe etkili olarak geçerli hale gelmesine yol açmayacağından davalı A.C. ve A.K.'nun geçerli bir kefaletinin bulunmaması sebebiyle bunlar bakımından davanın reddine,davalı kefiller A., Oya ve Vakkas G. bakımından 989.891,59 TL asıl alacak, 543.167,26 TL işlemiş faiz, 27.158,36 TL BSMV olmak üzere toplam 1.560.217,21 TL ile asıl alacağa takip tarihinde itibaren işleyecek %26,925 TL temerrüt faizi ve buna işleyecek % 5 BSMV bakımından davalı kefilin sorumlu olduğu ve yapılan itirazın yerinde olmadığı, davacı lehine, davalılar A. G., Vakkas G. ve Oya Ü. aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, (Benzer yöndeki Y. 19 HD'nin 17/01/2018 T. 2016/13842 E.-2018/82 K. Sayılı ilamı) davacının takibinde kötü niyetli olmaması sebebiyle aleyhine tazminata hükmedilmediği, 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunu'nun 18 inci maddesinin A-11 inci bendi "Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır." hükmüne haiz olduğu, davalılardan A. G.'ün "Arabuluculuk İlk Toplantı"ya katılmaması sebebiyle her ne kadar onun bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de lehine vekalet ücretine hükmedilmediği ve de yargılama giderinin tamamından sorumlu kılınması gerektiği değerlendirildiği, yine aynı kapsamda vekalet ücretinin yargılama gideri kapsamında sayıldığı gözetilerek, aleyhe hükmedilen vekalet ücretinin tamamından sorumlu kabul edildiği, davalı A.C. ve A.K. bakımından davanın reddine, davalı A. G. bakımından davanın kısmen kabulü ile; Gaziantep İcra Dairesinin 2018/2514 E. sayılı takip dosyasında davalının 1.500.000,00 TL bakımından itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, fazlaya dair tabin reddine, davalı Oya Ü. ve Vakkas G. bakımından davanın kabulü ile Gaziantep İcra Dairesinin 2018/2514 E. sayılı takip dosyasında belirtilen davalıların itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalılar A.C. ve A.K. yönünden eş rızası bulunmadığından davanın reddine karar verildiği ancak eşlerin sonraki tarihli icazetleri bulunduğundan, kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, A. G. yönünden ise kefalet limiti 1.500.000,00 TL için davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, A. G.'e ihtarname tebliğ edilemediği ve takip tarihinde temerrüde düştüğü yönündeki gerekçenin hatalı olduğunu, zira hesap kat ihtarnamesi A. G.'ün "Batıkent Mh 09081 Nolu Cd 8C/9 Şehitkamil /Gaziantep" adresine 18.01.2017 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tebliğ edildiğini, temerrüt de 20.01.2017 tarihinde oluştuğunu, A. G. yönünden kefalet limitinin yanısıra kendi temerrüdünden kaynaklanan faiz ve ferilerinin de hesaplanması gerekirken sadece kefalet limiti 1.500.000,00TL yönünden davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olduğunu, ekteki emsal kararlardan da kefiller, asıl borçlunun borcundan, kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumlu olduklarını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenleri ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık,genel kredi sözleşmesinde kefil olan davalılar A.C. ve A.K.'nun kefalet sözleşmesinde eşinin rızası bulunmaması nedeniyle kefaletin geçerli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.

Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı ilamsız takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 67 nci maddesi.

3. Dairemizin 18.10.2022 tarih, 2021/3663 E. ve 2022/7076 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

Davacı banka ile dava dışı G. Bisküvi Çikolata Gıda Pazarlama İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi arasında 06.01.2014 tarihli, 2.500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, asıl borçlu dava dışı şirketin ortağı olmayan davalılar A.C. ve A.K.'nun müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede kefalet imzalarının bulunduğu, 16.03.2017 tarihinde A.K. ile A.C.'nın eşlerine ilişkin eş muvafakati alındığı, davalıların kefalet sözleşmesinin imzaladığı sırada eşleri tarafından kefalet sözleşmesine rıza gösterdiklerine dair imzaları yoksa da, daha sonra davalı banka ile düzenlenen 16.03.2017 tarihli belgede davalıların eşlerinin davalı banka ile yaptığı sözleşmeye muvafakat ettiklerini beyan etmeleri karşısında sözleşmenin başlangıcındaki eş rızasına dair imza eksikliğini ileri sürmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması olup, mahkemece anılan davalılar bakımından yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

11. HD. 13.05.2024 T. E: 2022/7587, K: 3858