Taşınmaz satışı- Davacı tarafın iradesinin aldatılmak suretiyle sakatlanıp sakatlanmadığı- Yargıtayın maddi yönden deliller değerlendirilmek suretiyle aldatma iddiasının ispat edilip edilmediği noktasında bir inceleme yapılıp yapılamayacağı-

Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi olduğu, takdir hak ve yetkisinin denetlenmesinin de Yargıtayın yetki alanında bulunduğu- Taşınmazın devri, sözleşmenin karşı tarafı olan alıcı şirket tarafından değil, vekilinin hilesi sonucunda yapılmış olup, üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- Davalı şirket yetkili kıldığı kişinin tapuda bizzat gerçekleştirilen işlem sonucunda dava konusu taşınmazı devraldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin -hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın- akidin hilesi olarak kabul edileceği- Bakiye satış bedelinin tapu müdürlüğündeki işlemler bittikten hemen sonra ödeneceği konusunda taraflar anlaşmış ve davacı taraf da bu kanı ile devri yapmış olduğundan, akit tablosuna (TBK. 246; 235) ihtirazi kayıt konulmadığından bahisle davacı tarafın sadece bakiye satış bedelini talep edebileceği, tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği şeklindeki yorumun yapılamayacağı-

"..

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalı N.. Otomotiv A.Ş. vekili ile fer’î müdahil A. M. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın davalı şirkete satış yoluyla temlik edilmesi işleminde davacı tarafın iradesinin aldatılmak suretiyle sakatlanıp sakatlanmadığı, Yargıtay tarafından maddi yönden deliller değerlendirilmek suretiyle aldatma iddiasının ispat edilip edilmediği noktasında bir inceleme yapılıp yapılamayacağı, varılacak sonuca göre davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A-Denetimin Kapsamı Bakımından;

16. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

17. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

18. Kural olarak, HMK’nın 361. maddesinde de kabul edildiği üzere; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilir. Aynı Kanun’un 362. maddesinde temyiz yoluna başvurulması mümkün olmayan kararlar düzenlenmiştir. Öncelikle eldeki davanın temyizi kabil kararlar kapsamında olduğu açıktır..."

Devamı için lütfen tıklayın…