....Davalı-davacı erkek 31.08.2015 tarihinde eldeki davayı açtığına ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında sonradan meydana gelen değişiklikler sebebiyle yoksulluk nafakasının kaldırılması şartları oluştuğuna göre, kadın yararına daha önce hükmolunan yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, kadının emekli olduğu 01.01.2012 tarihinden geçerli olacak şekilde yoksulluk nafakasının kaldırılması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...
....Evlilik birliğini sonlandırmak isteyen eşlerin dayanabileceği boşanma sebeplerinden birisi de anlaşmalı boşanmadır. Anlaşmalı boşanmaya hükmedilebilmesi için eşlerin boşanmanın mali sonuçlarına ve çocuğun durumuna ilişkin bir anlaşmayı hâkimin onayına sunması ve hâkimin de bu anlaşmayı onaylaması gerekmektedir. Anlaşmalı boşanmanın maddi koşullarından biri olan bu anlaşmanın yapılabilmesi için hem eşler hem de boşanma kararı verecek hâkim bakımından bazı koşulların yerine getirilmiş olması gerekir. Türk Borçlar Kanunu’nun sözleşmelerin kurulması, geçerliliği ve hükümlerine ilişkin hükümleri, boşanma hukukunda aksine bir hüküm olmadıkça boşanmaya ilişkin anlaşma bakımından da geçerlidir. Eşler arasında yapılan anlaşma, boşanmanın fer'i sonuçlarına ilişkin taraflarca düzenlenen ve hâkimin onay şartına bağlı özel hukuk sözleşmeleridir (E. P. Y. Bilgin Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanma, 2016).
Her sözleşme, ifa edilmek amacıyla akdedilmektedir. Ahde vefa ilkesi uyarınca sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen hal ve şartlar, tarafların sözleşme ile üstlendikleri ifaları etkilememelidir. Ancak bu ilkenin istisnasız uygulanması mümkün olmamaktadır. Ahde vefa ilkesinin istisnalarından birini işlem temelinin çökmesi oluşturmaktadır (TBK m. 138). Sözleşme kurulduktan sonra gerçekleşen değişiklikler sözleşmenin bir tarafı için katlanılmaz durumda ise mağdur taraf sözleşmenin uyarlanmasını, feshi ya da sözleşmeden dönmeyi talep edebilecektir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. İşlem temelinin çökmesi kavramı altında değerlendirilen aşırı ifa güçlüğü, sözleşmenin yapılmasına temel oluşturan olguların, sözleşmenin kurulması sırasında tarafların öngöremeyecekleri, hesaba katmalarının beklenemeyeceği olağanüstü durumların ortaya çıkmasıyla esaslı şekilde değişmesini, sözleşmede edimler arasında kurulan dengenin alt üst olmasını, borçlu için sözleşme koşullarında borcun ifasının dürüstlük kuralına aykırı düşecek ölçüde ağırlaşmasını ifade etmektedir (H. Ayşe, “İfa Engelleri ve İfa Engellerine Bağlanan Hukuki Sonuçlar”, Prof. Dr. Cevdet Yavuz'a Armağan., 2011, s. 335).
Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar; artık o akitle bağlı tutulmazlar, değişen bu koşullar karşısında Türk Medeni Kanununun 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler. Mahkemece yaptırılan tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarında; davacı-davalı kadının yaklaşık 1.000,00 TL emekli maaş gelirinin ve .../... adresinde bir adet konut niteliğinde taşınmazının bulunduğu, buna karşılık davalı-davacı erkeğin ise yaklaşık aylık 1.250,00 TL emekli maaş gelirinin olduğu tespit edilmiştir.
Somut olayda tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına ilişkin kararın 27.04.1999 tarihinde kesinleştiği gözetilerek tarafların açtıkları davaların tarihine kadar geçen süre de dikkate alındığında, tarafların anlaşmalı boşanma protokolünü düzenledikleri tarihteki ve açtıkları dava tarihlerindeki sosyal ve ekonomik durumlarının emekli maaş bilgileri ilgili kurumdan istenerek araştırılması, boşanma protokolünde anne ile birlikte yaşayacağı belirtilen ortak çocuğun halen anne ile birlikte yaşayıp yaşamadığının tespit edilmesi, tarafların olağan yaşam gereksinimlerinin ve davacı-davalı kadına ait olduğu belirtilen taşınmazın edinilme tarihinin detaylı olarak belirlenmesi ile yukarıda açıklanan ilkeler doğrulusunda Türk Borçlar Kanunu'nun 138. maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama istemi yönünden davalı-davacının talebinin değerlendirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
2. HD. 18.12.2017 T. E: 2016/22844, K: 14728
Ayrıntılı görüntülemek için tıklayın