Bilnidği gibi, ‘icra mahkemeleri’; “icra teşkilatı içinde ‘yalnız icra işleri için kurulmuş bir asıl icra organı’ olup, icra dairelerinin işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetlemek ve kanunla kendisine verilen diğer icra işlerine bakmak üzere, kendisine bağlanmış olan icra darilerini devamlı gözetime ve denetim altında tutmak ve bu dairelerin işlemlerine yönelik ‘şikayetleri’, ‘itirazları’ ve ‘itirazın kaldırılması’ istemlerini incelemek üzere kurulmuş olan”[1] ve “Anayasanın 152. madddesi anlamında ‘mahkeme’ niteliğine sahip bir yargı organıdır[2].
İcra hukuk mahkemesinde görülen “itrazın kaldırılması” talebi, dava değildir. İtirazın kaldırılması“borçlunun borçlu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yol”dur.[3] [4]
İcra mahkemesi, incelemesini ‘basit yargılama usulüne’ (HMK. m. 316 vd.; İİK. m. 18/I) göre ve fakat mutlaka duruşmalı olarak (İİK. m. 70) yapar. İcra mahkemesi incelemesini yalnız dosyaya sunulmuş olan yazılı delillere göre (bu deliller üzerinde) gerçekleşitirir ve -kural olarak- tanık, yemin deliline başvuramayacağı gibi, ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptıramaz.[5] Bu nedenle, icra mahkemeler uygulamada ‘kısıtlı (dar) yetkili mahkeme’ olarak nitelendirilir. Çünkü; -kural olarak- önündeki uyuşmazlığı çözebilmek için ‘tanık’ dinleyemeyen, ‘yemin’ deliline başvuramayan, ticari defterler üzerinde ‘bilirkişi’ incelemesi yaptıramayan hakimin verdiği karar kesin hüküm (HMK. m. 333) teşkil etmez.[6]
Tam metni için lütfen tıklayın...