"...Borçlular istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme dosyasının 16.03.2021 tarihli duruşmasında karar verildiği, karara karşı tefhimden itibaren 10 günlük yasal süresi içerisinde istinaf yasa yolunun açık olduğunun belirtildiği, tefhimden itibaren başladığı belirtilen 10 günlük sürenin gerek yasa yönünden gerekse de yüksek yargı kararları açısından hukuki dayanaktan münezzeh olduğu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 363. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde istinaf yasa yoluna başvuru süresinin tefhim veya tebliğden itibaren 10 gün olduğunun belirtildiği, İlk Derece Mahkemesinin istinaf yasa yoluna başvuru süresini tefhimden itibaren başlatabilmesi için kurulan kısa kararın gerekçe içermesi yasal bir zorunluluk olduğu yerel mahkeme kısa kararında her ne kadar diğer iki davacı yönünden davanın reddine karar verilmiş ve buna ilişkin herhangi bir gerekçe belirtmemişse de gerekçeli kararında sehven davanın reddine karar verildiğinin belirtildiği, davanın reddi kararının gerekçesi açıklanmadan, gerekçe içermeyen tefhimle verilen 10 günlük sürenin, yukarıda belirtilen kanun ve yasa hükümlerine ek olarak ayrıca AİHS'nin 6. maddesinde ve 1982 Anayasa’sının 36. maddesinde belirtilen Adil Yargılanma ve Mahkemeye Erişim Haklarına da açıkça aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek istinaf başvurusunun süresinde yapıldığının kabulü talep edilerek şikayet dilekçesinin tekrarı ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Alacaklı istinaf dilekçesinde; borçluların hem takibe konu senedin teminat senedi olduğu iddiasında bulunduğu hem de senetteki imzanın kendilerine ait olmadığına dair imza itirazında bulundukları, davacı borçlular tarafından senedin teminat senedi olarak düzenlenip verildiğine dair itirazları ile senet üzerindeki imzanın kendilerine ait olmadığı itirazının açıkça çeliştiği, borçluların açıkça düzenleyip verdiklerini ifade ettikleri senet üzerindeki imzaların sonradan kendilerine ait olmadığına dair iddiaları haksız ve kötü niyetli olduklarını ortaya koyduğu, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında ve doktrinde kabul edilen baskın görüş uyarınca imza itirazı ile birlikte iş bu itirazla çelişik borca itiraz iddiasında bulunulması halinde imza itirazının dinlenemeyeceğini ... yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir..."