Taraflar arasında görülen davada Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/06/2016 tarih ve 2014/438-2016/282 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 22.420,00 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi Özlem Ezgi Solak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı S. S. T.. ile evli oldukları dönemde yaklaşık 20.000,00 TL değerindeki ziynet eşyasının davalılardan ...Bankası'nda kiraladıkları kasaya koyduklarını, ortak hesap sözleşmesine göre altınların konulduğu kasanın ancak tarafların birlikte müracaatları sonucunda açılabileceğinin hükme bağlandığını, banka görevlisinin sözleşmeye aykırı olarak kasada bulunan altınları davalılardan S. S. T..'a verdiğini, kasada bulunan bilezikler dışında davalı S. S. T..'da başka ziynet eşyalarının da altın bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 20.000,000 TL'nin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı S. S. T.. vekili, taraflar arasında boşanma davasında davaya konu olan takıların talep edildiğini, banka kasasının kapatılması için kasanın bulunduğu bankaya müracaatta bulunduğunu, davacının haberdar edildiğini, davacının tek başına gelerek kasayı tek başına kullanmak üzere devir aldığını, sonrasında müvekkilinin hiç bir şekilde müdahalesinin olmadığını, iadesi istenen diğer ziynet eşyalarının evlilik birliği içerisinde ortak mutabakat ile bozdurulup birlikte harcandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı...Bankası vekili, müvekkili tarafından davacı ile diğer davalı S. S. T..'a kiralık kasa tahsis edildiğini, kasanın kullanılıp kapatılmasından sonra davanın açıldığını, kasanın kapatılmasıyla bankayı ibra ettiklerini, ibradan sonra davanın açılamayacağını, davacının da tek başına kasa girişi yaptığını, müvekkil bankaya verilen ortak hesap talimatına aykırı tek başına giriş yaptığını, davacının iyi niyetli olmadığını, davacının kasada olduğunu iddia ettiği eşyalarını tek başına kasaya yaptığı girişlerde almış olabileceğini, ziynet eşyalarının kiralık kasaya hiç girmemiş olabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davalı S. S. T..’dan talep edilen diğer ziynet eşyalarının evlilik birliğinin devamı süresince, ortak hayat nedeniyle bozdurulduğu, kasanın ancak iki kişinin birlikte başvurusuyla açılabileceğini, kasanın ayrı ayrı tarihlerde davacı ve davalı S. S. T.. tarafından tek başına açılmış olması, davalılardan S. S. T..'un kasayı daha sonraki tarihlerde açmış olması, davalı bankanın sözleşmeye aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 22.068,96 TL’nin ödenmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
...Dava, evlilik birliği içinde davalı S. S. T..’a verilen ziynet eşyalarının iadesi ve davalı S. S. T.. ile birlikte davalı bankada bulunan ortak hesap sözleşmesine aykırılık dolayısıyla alacak istemlerine ilişkindir. Davacının birden fazla talebi olup, taleplerin nitelikleri itibariyle görevli mahkemeler farklılık arz etmektedir.
Davacı, evlilik birliği içinde davalı S. S. T..’a verdiği ziynet eşyalarının iadesine karar verilmesini talep etmektedir. Bu davanın, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesi gereğince Aile Mahkemelerinde görülmesi gerekir.
Davacının diğer talebi ise bankacılık işlemlerinden kaynaklanmakta olup, dava tarihi olan 24.07.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun'un 73/1 madde ve fıkrasında da; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu itibarla, mahkemece, farklı mahkemelerin görev alanına giren davalarla ilgili öncelikle tefrik kararı verilerek, yukarıda anlatıldığı gibi ayrı ayrı görevsizlik kararı vermesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.....
11. HD.nin 29.05.2018 T. E: 2016/12615, K: 4072 s. kararını görüntülemek için tıklayın.