Taşınmaz hissedarı olan şikayetçi sulh hukuk mahkemesine başvurusunda; satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunu ileri sürerek ortaklığın satış yoluyla giderilmesi kararına dayalı olarak satış memurluğunca gerçekleştirilen 29.04.2013 tarihli taşınmaz ihalesinin feshini talep ettiği, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun; “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” düzenlemesine yer verildiği, 7201 sayılı Kanunun ''Tebligat Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde; ''21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının" emredildiği, ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 35. maddesinin (f) bendinde ise; ''30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının" hüküm altına alındığı görülmüştür.
7201 sayılı Kanunun 23/7. maddesi ile anılan Yönetmeliğin 35. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve anılan Yönetmeliğin 35/f maddeleri gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli veya geçici olarak adreste bulunmadığının, beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı haber kağıdının kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliği'n 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; bahsi geçen Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Yönetmeliğin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir.
Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında, muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Somut olayda, şikayetçi adına gönderilen satış ilanının; "...adresin sürekli kapalı olması sebebiyle komşusu isim ve imzadan imtina eden orta boylu esmer erkek 2 nolu komşu soruldu sözlü beyanından, geçici olarak çarşıya gittiğini beyan edilmesi üzerine.... mah. muhtarına tebliğ edilerek 2 nolu haber kağıdı kapısına yapıştırılarak komşusu isim ve imzadan imtina eden orta boylu esmer erkek haber verilmiştir'' şerhiyle, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre tebliğe çalışıldığı, ancak muhatabın çarşıya gittiğini beyan eden komşunun ve haber bırakılan komşunun ismi alınmadan tebliğ işlemi yapıldığı, komşunun kim olduğunun tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Bu hali ile yapılan tebligat; 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesi ile Yönetmeliğin 30. maddesi hükümlerine aykırı olduğundan usulsüzdür. Tebliğ memuru tanık olarak dinlense de tebligatın yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır ve tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Bu durumda tebliğ mazbatasında yazılı durumun aksi ispat edilmiş sayılmaz.
İİK'nun 127. maddesi gereğince; taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği satışı yapılan taşınmazın hissedarlarına tebliğ edilmelidir. Taşınmazın hissedarı olan şikayetçiye satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Öte yandan İİK'nun 128/a-2. maddesinde; "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez" hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; şikayete konu taşınmazla ilgili kıymet takdirine ilişkin keşfin 22.02.2011 tarihinde yapıldığı, ihalenin ise 29.04.2013 tarihinde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
HGK'nun 26.02.1992 gün ve 1992/70-130 sayılı kararında; “satışın kıymet takdirinin esas alındığı tarihten 2 sene sonra yapılmasının başlı başına ihalenin feshi sebebi sayılacağı” benimsenmiş, ayrıca, "İİK.nun 128. maddesinde öngörülen 2 yıllık sürenin başlangıcının bilahare kesinleşmesi kaydı ile kıymet takdirinin yapıldığı tarih olduğu" açıkça vurgulanmış olup, bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re’sen nazara alınmalıdır.
O halde mahkemece, İİK'nun 127. maddesine göre şikayetçiye gönderilen satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olması nedeniyle ve kıymet takdirinin yapıldığı tarih üzerinden iki yıldan fazla süre geçtiği gerekçeleriyle şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
12. HD. 22.12.2017 T. E: 8478, K: 16001
Ayrıntılı görüntülemek için tıklayın