"...Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinde borca ve imzaya itiraz ile takibin iptali istemine ilişkindir.
Davacı-borçlu vekili; alacaklı tarafından müvekkili aleyhinde yapılan takipte, takibe konu belge aslının icra kasasında olmadığını, bu bakımdan ödeme emrinin iptalini talep ettiğini, ayrıca takibe konu çekteki imza ve yazıların müvekkili şirketin yetkilisine ait olmadığını, takibe konu çekle birlikte müvekkilinin birçok çeki boş ve imzasız olarak (kaybetmiş/çaldırmış) zayi ettiğini, bu hususta Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde çek iptal davası açtıklarını ve davanın devam ettiğini, müvekkilinin alacaklı tarafa herhangi bir borcu olmadığını belirterek takibin iptali ile alacaklının %40'dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına mahkûm edilmesini talep etmiştir.
Davalı-alacaklı vekili; borçlunun dava dışı D. Petrol…Ltd. Şti. ile ortak hareket ederek müvekkilinin alacağını sürüncemede bıraktığını, takip borçlularından D. Petrol… Ltd. Şti’nin yetkilisinin dolandırıcılık suçundan tutuklandığını, müvekkil şirketin gerek yurt içi, gerekse yurt dışında büyük bir ticari itibara sahip olduğunu, çekin icra müdürlüğüne teslim edildiğini, yeniden sorgulama yapıldığında çekin kasada olduğunun görüleceğini ileri sürerek itirazın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davanın takip edilmemesi nedeniyle 26.06.2014 tarihinde HMK’nın 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı, 25.07.2014 tarihinde yenilendiği, taraflara duruşma gününün tebliğ edildiği, davacı-borçlu vekilinin 31.10.2014 tarihli yargılamaya katılmadığı gerekçesiyle ikinci kez takip edilmeyen davanın HMK'nın 150/6. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; mahkemenin mazereti kabul eden ve yeni duruşma gününü içeren son ara kararının UYAP aracılığı ile tebliğ edildiği, kişinin UYAP sistemine kayıtlı olmadığına ilişkin iddiasının bulunmadığı, mahkemenin mazeret isteğinin kabulüne dair kararının UYAP aracılığıyla davacı-borçlu vekiline tebliğ etmesinin hukuki olduğu, kişinin bunu tebliğ almasına rağmen ikinci kez davayı takipsiz bıraktığı, duruşma hakkının açık bir irade ile kullanılmadığı, burada hukuki dinlenme hakkı ve açık yargılama hakkını hükümden düşüren herhangi bir argümanın mevcut olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mazereti kabul edilen davacı-borçlu tarafa yeni duruşma gün ve saatini gösterir tebligatın gönderilmesinin gerekli olup olmadığı, duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine yönelik ara kararın tebliğ mahiyetinde kabul edilip edilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 73. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “hukuki dinlenilme” başlıklı 27. maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkânı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O hâlde duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar verilecektir. Anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.
Somut olayda davacı-borçlu vekili tarafından 26.06.2014 tarihinde takip edilmeyen davanın (itirazın) işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve dava (itiraz) bir kez yenilenmiştir. Bu kez 23.10.2014 tarihli celsede mahkemece “Taraf vekillerinin mazeretlerinin kabulü ile duruşma günü uyaptan öğrenmelerine” şeklinde karar verilmiş ve yeni duruşma günü 31.10.2014 tarihine bırakılmış, davacı-borçlu vekili 31.10.2014 tarihli celseye katılmamış, davalı-alacaklı vekilinin de davayı takip etmediğini bildirmesi üzerine davanın açılmamış sayılmasına dair hüküm kurulmuştur.
6100 sayılı HMK'nın uygulama alanını adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP'ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 52. maddesi gereğince tebligat işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliğe göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacaktır. Elektronik tebligat usulünün düzenlendiği Tebligat Kanunu'nun 7/A maddesindeki düzenleme ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümleri de dâhil olmak üzere, Tebligat Kanunu ve çıkarılan Tebligat Yönetmeliği hükümleri incelendiğinde, duruşma gününün UYAP'tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir. O hâlde mahkemece davacı-borçlu vekilinin mazereti kabul edildiğine göre, yeni duruşma gün ve saatinin davacı-borçlu vekiline usulüne uygun davetiye ile bildirilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır...."