Zina-Teksif ilkesi- Boşanma davasından sonra gerçekleşen zina eylemi-Islah
Tarafların 23.07.2011 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı karşılıklı boşanma davalarından ilkinin erkek eş tarafından 04.09.2015 tarihinde, karşı davanın ise kadın eş tarafından 01.10.2015 tarihinde açıldığı, yargılama aşamasında erkeğin 31.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile evlilik birliğinin devam ediyor olması nedeni ile sadakat yükümlülüğü devam eden kadının dava tarihinden sonra 04.12.2015 günü gerçekleştirmiş olduğu eylemle bu yükümlülüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek davasını ıslah ettiği, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada erkeğin zina iddiasını ispatladığı gerekçesiyle tarafların TMK’nın 161. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verildiği, Özel Dairece zina vakıasının yargılamanın devamı sırasında 04.12.2015 tarihinde gerçekleştiği, oysaki her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olduğu dolayısıyla dava tarihinden sonra meydana gelen bir eylemin ıslah yoluyla olsa dahi ileri sürülüp karşı tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği- - Islah yolu ile taraflara tahkikat aşamasında yapmış oldukları hatalı usul işlemlerini bir defaya mahsus olmak üzere düzeltme hakkı verildiğine göre, dava tarihi olan 04.09.2015 tarihinde henüz gerçekleşmemiş bir vakıanın “hatalı işlem” adı altında ıslah yolu ile düzeltilerek dava dilekçesine eklenmesi hukuken olanaklı olmadığı gibi her davanın açıldığı ana kadar gerçekleşen hukukî ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiğine yönelik ilkeye göre de mümkün olmadığı- Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; zina eyleminin dava tarihinden sonraki bir tarihte gerçekleşmesi nedeniyle eldeki davada ıslah yolu ile ileri sürülemeyeceği-Davasını tamamen ıslah eden davacının yeni bir dava dilekçesi vermesi ile birlikte bu dava dilekçesinden önceki usul işlemleri yapılmamış sayılacağına göre ilk dava dilekçesinden önceki vakıalarla sınırlı olarak yeni dava dilekçesinin verilmesi gerektiğinin düşünülemeyeceği, tamamen ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen önceki dava dilekçesinden kaynaklanan işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararlar karşılanacağına göre yeni dava dilekçesinin verildiği tarihten önceki vakıaların da ileri sürülebilmesi gerektiği, mahkemece yapılacak tahkikatın yeni dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar kapsamında yapılmasının zorunlu olduğu, somut olayda, yapılan ıslah ile davanın konusu olan boşanma talebinin değiştirilmediği, dava sebebinin zina olarak değiştirildiği, evlilik birliğinin devamı süresince tarafların sadakat yükümlülüğünün devam ettiği gözetildiğinde direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği- Davacının verdiği yeni bir dava dilekçesini vermeden önce gerçekleşen sadakat yükümlülüğünü aykırı davranma ve zina vakıasını elbette ıslah ile ileri sürebileceği, kaldı ki evlilik birliğinin devamı süresince tarafların sadakat yükümlülüğü olduğu düşünüldüğünde çoğunluğun boşanma davasının devamı sırasında işlendiği iddia olunan zina fiilinin veya başkaca bir kusurlu davranışın ıslah yoluyla olsa dahi eldeki boşanma davasında davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği görüşünün karşı oy olarak benimsendiği-
“…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava açıldıktan sonra meydana gelen yeni bir vakıanın tam ıslah yolu ile ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır…”