Prim alacağı- Usulsüz tebligat- Ödeme emrinin iptali- Hak düşürücü süre-

506 ve 5510 s. Kanunlardan kaynaklanan ve dolayısıyla iş mahkemesinde görülmesi gereken prim alacağına ilişkin uyuşmazlıklarda 7201 s. Tebligat Kanunu hükümlerinin uygulanması ve prim alacağına ilişkin olarak yapılan takipler nedeniyle düzenlenecek ödeme emirlerinin 7201 s. Kanun hükümlerine göre tebliğ edilmesi gerektiği- Kanun veya Tüzüğe uygun düzenlenmeyen veya tebliğ edilmeyen tebligat usulsüz tebligat olduğu- Davacı adına babasına yapılan ödeme emri tebligatında babasının davacı ile birlikte aynı konutta oturup oturmadığının belirtilmemiş olması karşısında tebligatın usulsüz olduğu (7201 s. K. mad. 16)- Usulüne uygun bir tebligat yapılmadığından, ödeme emirlerinin iptaline ilişkin olarak açılan davanın 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerektiği-

 

"...Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacı adına B... Mah. C.. Sok. No: 57 T../Eskişehir adresinde babası K. Ç.'ya aynı çatı altında oturduğu belirtilmeden yapılan tebligatın geçerli olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre ödeme emirlerinin iptaline ilişkin olarak açılan eldeki davanın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda öngörülen 7 günlük süre içerisinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
 
Somut olayda, dava dışı A.. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait 2 2370 01 01 1035544 048 12 31 sicil numaralı işyerinin 2002 yılının 6. ayı ile 2009 yılının 3. ayları arasındaki dönemlere ait prim, işsizlik sigortası primi, özel işlem vergisi, eğitime katkı payı, damga vergisi borçları nedeniyle Kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip başlatıldığı, söz konusu takip nedeniyle düzenlenen ödeme emirlerinin şirket ortağı olması nedeniyle davacı adına tebliğe çıkartıldığı ve B... Mah. C.. Sok. No: 57 T../Eskişehir adresinde babası K. Ç.'ya 01.06.2010 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu ödeme emirlerine karşı itiraz hakkı 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre ödeme emri kendisine tebliğ olunan kimsenin tebliğden itibaren 7 gün içerisinde böyle bir borcu bulunmadığı, bu borcu kısmen ödediği veya alacağın zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açma hakkı bulunmaktadır.
 
Öncelikle belirtmelidir ki, tebligat bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve yönetmelikte (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünde) emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. 

Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan yönetmelik (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü) hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve yönetmeliğin (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün) amacı, tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, yasa ve yönetmelik (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü) hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve yönetmeliğin (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün) belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır. 

6183 sayılı Kanun açısından ödeme emrinin tebliği ise özellik arz etmektedir. Kanunun 8. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı tebliğlerin yapılmasında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre uygulanacak hükümler 213 sayılı Kanunun 93 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.

Dava konusu ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin olarak 213 sayılı Kanunun 94. maddesinin 3. fıkrasında; “Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması hâlinde ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.)” düzenlemesine yer verilmiştir.

Ancak, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 132. maddesinde, “Bu kanun gereğince yapılacak bildiriler hakkında 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Benzer bir düzenlemeye 01.10.2008 tarihinde yürülüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 99. maddesinde yer verilmiş olup “Bu kanun gereğince yapılacak bildiriler hakkında 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.” denilmiştir.

Söz konusu Kanun hükümleri dikkate alındığında, 506 ve 5510 sayılı Kanunlardan kaynaklanan ve dolayısıyla iş mahkemesinde görülmesi gereken prim alacağına ilişkin eldeki uyuşmazlıkta 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin uygulanması ve prim alacağına ilişkin olarak yapılan takipler nedeniyle düzenlenecek ödeme emirlerinin 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilmesi gerekmektedir.    

Ayrıca, usulsüz tebligat kavramının da açıklanması gerekmektedir. Tebligatların, Tebligat Kanununa ve tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü hükümlerine uygun olarak düzenlenip tebliğe çıkarılması gerektiğinden, Kanun veya Tüzüğe uygun düzenlenmeyen veya tebliğ edilmeyen tebligat usulsüz tebligattır.
 
Kural olarak, 7201 sayılı Kanunun 10. maddesine göre tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalardan bir tanesi de 7201 sayılı Kanunun 16. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu maddede, “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunamazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” denilmektedir.
 
'Aile Efradına Tebligat' hususu, tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün de 22. maddesinde düzenlenmiş olup “Ancak muhatap namına kendisine tebligat yapılacak olan aile ferdi veya müstahdemin, muhtapla birlikte oturması şarttır. Karı, koca, hısım ve evlatlık gibi birlikte oturan kimseler aynı aile efradından sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesine göre de, kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.

Bu açıklamalara göre, 7201 sayılı Kanunun 16. maddesine göre yapılan tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığından söz edebilmek için muhatap namına tebliğ yapılacak olan aile ferdi veya hizmetçinin muhatap ile aynı konutta oturması şart olup bu hususun yapılan tebligatta da belirtilmesi gerekmektedir.
 
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki tebligatın, 7201 sayılı Kanun ile tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünde emredildiği gibi yapılmasına yönelik şekli özelliği nedeniyle usulüne uygun yapılıp yapılmadığının resen dikkate alınması gerekmektedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı adına B... Mah. C.. Sok. No: 57 T../Eskişehir adresinde babası K. Ç.'ya yapılan ödeme emri tebligatında babasının davacı ile birlikte aynı konutta oturup oturmadığının belirtilmemiş olması karşısında 7201 sayılı Kanunun 16. maddesine uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunduğundan söz etmek mümkün bulunmamaktadır. 

Ayrıca, dosyada bulunan Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesinde ve Genel Vekâletnamede yer alan davacı adresleri ile Genel Kurulda yapılan görüşmeler sırasında Uyap vasıtasıyla elde edilen Mernis adresinin farklılıklar arz etmesi de dikkate alındığında dava konusu ödeme emirlerine ilişkin tebligat yapıldığı sırada B... Mah. C.. Sok. No: 57 T../Eskişehir adresinin davacının bilinen adresi veya ikamet adresi olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte, tebliğ yapılacak olan kimsenin adreste bulunup bulunmadığı da yapılan tebligatta belirtilmemiştir.

Bu nedenlerle, 7201 sayılı Kanunun 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında yapılan gönderme dolayısıyla 213 sayılı Kanunun 94. maddesinde belirtildiği şekilde usulüne uygun bir tebligatın yapıldığını kabul etmek mümkün olmadığından ödeme emirlerinin iptaline ilişkin olarak açılan eldeki davanın 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açıldığını kabul etmek gerekmektedir. 

Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Diğer taraftan, dava 09.06.2010 tarihinde açılmış olmasına rağmen karar başlığında dava tarihinin 04.03.2013 olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olarak değerlendirilmekle bozma nedeni yapılmamış, eleştirilmekle yetinilmiştir....

HGK. 21.03.2019 T. 21-781/338