İlk Evlilik Döneminde Edinilen Mal Varlığının Tasfiyesi:

Tarafların boşandıktan sonra yeniden evlenmelerinin, ilk evliliklerine ilişkin mal rejiminin tasfiyesine engel teşkil etmeyeceği-

Davacı ... vekili, tarafların ilk olarak 1977 yılında evlendiklerini, 2008 yılında boşandıktan sonra 2012 yılında tekrar evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde sahip olunan mal varlığının davalı üzerinde kayıtlı bulunduğunu açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 100.000 TL. tasfiye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. 

Davalı ... vekili, boşanma davasının feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, evlilik birliğinin halen sürdüğünü, davanın konusuz kaldığını, dava konusu taşınmazların müvekkilinin kişisel malı olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, görülebilirlik ön koşul yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (6100 sayılı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava; mal rejiminden kaynaklanan katkı payı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.    

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemiz'in devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.

Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle ilk evlenme tarihinden, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazların, edinildiği tarihlere kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgelerin bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmesi, mal varlığının edinildiği tarihlere kadar ki eşlerin tüm gelirlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarlarının ayrı ayrı tespit edilmesi, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranının belirlenmesi, her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarlarının hesaplanması gerekmektedir.

Bundan ayrı; edinilmiş mallara katılma rejiminde mal rejiminin devamı süresince,bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır.Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. 

Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. 

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).

Somut olaya gelince; davacı vekili, dava dilekçesi ile aşamalardaki beyanlarında, tarafların ilk evlilik dönemindeki edinilen mal varlığının tasfiyesini istemiştir. 

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların ilk olarak 1977 yılında evlendikleri, 2008 yılında açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün ... tarihinde kesinleşmesi üzerine boşandıkları, yanların ... tarihinde ikinci defa evlendikleri, ... tarihinde açılan boşanma davasının feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve kararın ... tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacının, ilk evlilik birliği içerisinde edinilen mal varlığının tasfiyesini istemesi halinde, ikinci evlilik birliğinin devamı, ilk evlilik sırasında edinilen malvarlığının tasfiyesinin ön koşulu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla; tarafların ilk evlilik birliği içerisinde edinilen mallar açısından mal rejimi ilk boşanma davasının açıldığı 2008 yılında sona ermiştir (TMK 225/son). Dolayısı ile ilk evlilik döneminde edinilen mal varlığı bakımından mal rejiminin tasfiyesinde ön koşul gerçekleşmiş olup mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. 

Tarafların boşandıktan sonra yeniden evlenmeleri, ilk evliliklerine ilişkin mal rejiminin tasfiyesine engel teşkil etmez.

O halde; mahkemece dava konusu mallara ilişkin kayıt ve belgelerin eksiksiz olarak getirilmesi, ilk evlilik birliği içerisinde edinilen malların ayrı ayrı belirlenmesi, taşınmazlardan hangilerinin mal ayrılığı rejimi döneminde, hangilerinin ilk evlilik birliğinin sona erdiği 2008 yılından önce edinildiğinin saptanması, ondan sonra uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde çözüme ulaştırılması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme neticesinde yazılı ön koşul yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

8. HD. 08.03.2016 T. E: 2014/23888, K: 4113