Hastane ruhsatının devri- Devredilen işletmede haciz- Devrin muvazaalı olması- Üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği- Fatura bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı-

Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu- Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin, işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı bulunduğu (İİK. mad. 337/a)- Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun, muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu- Mahkemece, üçüncü kişi şirketin ve borçlu şirketin tutması zorunlu ticari defterleri ile fatura ödemelerini gösterir banka kayıtlarının getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği, fatura bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı, bu defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, bundan sonra dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerektiği-

"....Asıl dosyada davacı alacaklı vekili, borçlu şirketin Diyarbakır ilinde işlettiği Özel S. Hastanesinde 02.03.2016 günü yapılan hacizde davalı üçüncü kişi şirket yetkilisi tarafından hastanenin tüm ekipmanlarıyla birlikte devralındığı, borçlu şirket ile hukuki ve fiili ilişkilerinin bulunmadığı beyan edilerek istihkak iddiasında bulunulduğunu, mahcuzlar dahil hastanenin tüm demirbaşlarının davalı üçüncü kişi şirkete 20.04.2013 tarihli 18 adet açık faturayla devredildiğini, devrin üzerinden iki yıl geçmiş olmakla birlikte İİK'nin 44/1. maddesindeki devir prosedürüne uyulmadığından iki yıllık sürenin başlamadığını, faturaların açık olmasının da devrin danışıklı olduğuna karine teşkil ettiğini ileri sürerek, davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen dosyada davacı üçüncü kişi vekili, haciz adresinde borçlu şirket sahipliğinde hizmet veren Özel S. Hastanesinin faaliyetini sonlandırdığını, aynı adreste müvekkili şirkete ait Özel M. Dicle Hastanesinin faaliyette bulunduğunu, her iki şirketin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğunu, müvekkiline ait hastanenin borçlu şirketten kiralandığını, bunun dışında iki şirket arasında hiçbir organik bağ bulunmadığını, buna rağmen 02.03.2016 tarihinde müvekkili şirkete ait hastanedeki malların haczedildiğini, mahcuzların bedeli ödenerek borçlu şirketten satın alındığını öne sürerek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı borçlu vekili, müvekkilinin haciz adresi hastaneyi davalı üçüncü kişi şirkete devrettiğini, şirket devrinin söz konusu olmadığını, devrin üzerinden üç yıl geçtiğini ve müvekkili şirketin faaliyetine devam ettiğini belirterek, müvekkilinin davaya dahil edilme talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; dava konusu haczin öncesinde borçlu şirkete ait hastanenin faaliyet gösterdiği adreste yapıldığı, ancak haciz adresi icra emrinin tebliğ edildiği adres olmadığı, gibi haciz adresinde borçluya ait belge veya evrak bulunduğuna ya da borçlu şirketin üçüncü kişi şirket ile birlikte faaliyet gösterdiğine dair bir tespitin bulunmadığı, üçüncü kişi şirket tarafından haciz adresine ilişkin faaliyet izin belgesi ve açılış ruhsatı ile haczedilen malların da aralarında bulunduğu toplam tutarı 14.835.342,52 TL olan fatura ibraz edildiği, bu durumda mahcuzların üçüncü kişi şirket elinde haczedildiğinin kabulü borçlu ve üçüncü kişi şirket arasında organik bağ bulunmadığı, borcun fatura tarihlerinden sonra doğmuş olması, satışı yapılan mallara ilişkin düzenlenen fatura miktarı ile borcun miktarı dikkate alındığında malların devrinin muvazaalı olmadığının anlaşıldığı, borçlu ile üçüncü kişi şirket arasındaki ilişkinin işletme devri niteliğinde bulunduğu ileri sürülmüş ise de taraflar arasında işletme devir sözleşmesinin bulunmadığı, bir kısım malların devredilmesinin işletme devri anlamına gelmeyeceği, devirden bahsedebilmek için işletmenin kimliğini muhafaza edecek şekilde aktif ve pasifiyle birlikte devredilmesi gerektiği, tarafların ticaret sicil dosyalarının incelenmesinde bahsedilen şekilde işletme devri bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, davacı- birleşen dosyada davalı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/34 Esas, 2018/1482 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediği gerekçesi ile alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı alacaklı vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.

Asıl dava, alacaklının İİK'nin 99. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasının reddi, birleşen dava üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.

Şöyle ki; borçlu şirketçe, haciz adresinde Özel S. Hastanesi adı altında faaliyet gösterilirken, borcun doğum tarihinden sonra, hastane ruhsatı da dahil tüm varlıklarını üçüncü kişi şirkete devredilmesine, haciz adresi binanın mülkiyeti kendilerine ait olmakla üçüncü kişi şirkete kiraya verilmesine ve kira sözleşmesinin tapuya şerh verilmesine karar verildiği, 26.04.2013 tarihinde içinde mahcuzların da bulunduğu 11.347 adet demirbaşın 14.835.342,52 TL karşılığında borçlu şirket tarafından üçüncü kişi şirkete satıldığı, dosya içerisindeki faaliyet izin belgesine göre üçüncü kişi şirketin haciz adresinde Özel M. Dicle Hastanesi olarak faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır.Bu durumda üçüncü kişi şirket ile borçlu arasındaki ilişkinin ticari işletme devri niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.

Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi ise, devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.

Ayrıca, İİK'nin 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK 337/a md) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.

Bu durumda; Mahkemece yapılacak iş, üçüncü kişi şirketin ve borçlu şirketin tutması zorunlu ticari defterleri ile fatura ödemelerini gösterir banka kayıtlarının getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği, fatura bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı, bu defterlerin usulune uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, bundan sonra dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir...."

8. HD. 17.04.2019 T. 15800/4274